Her iki seçmenden birinin 13 yıldır iktidarda olan AK Parti’ye oy vermesi demokrasinin sağlıklı yürümesi için gerekli muhalefet bacağından topalladığını gösterir.
Bu nedenledir ki...
Topallayan bacak ayakta durmakta zorlandı.
1 Kasım’da AK Parti karşısında devrildi.
Satırlarım sadece “olay fotoğrafı” gibi algılanmalı. Objektife yansıyan “final görüntüdür” bu.
Yani demokrasi adlı oyunun skor levhası.
......................
Elbette skora uzanan süreç de konuşulacak.
‘ TV’lerde ve özellikle TRT’deki AK Parti’ye ve muhalefet partilerine ayırılan sürelerdeki farklar.
Bilboard’lardaki monopol...
Medya operasyonları...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ağırlık katsayısı...” ‘
Bunlar sonuçları göreceli olarak etkilemişlerdir.
Ama...
Hiçbiri muhalefetteki “perişanlığın” izahı değildir.
Ankara’dan izlenimler ve gözlemler CHP ve MHP’de taşları yerinden oynatacak depremlerin işaretlerini yansıtyor.
......................
HDP ise ayrı bir parantez içinde.
HDP kendini mutlaka sorgulayacak.
Sorgulamalı da.
“Sırtını Türkiye insanına dayayacak mı?”
Beyaz Türklerin ötesinde Kürt kökenli seçmenin de kendisini HDP’den hissedilir oranda çekmesi önemli mesajdır.
Doğu-Güneydoğu illerinin bazılarında HDP geçen yıllara göre yüzde 8-9-10 oranlarında oy kaybetti.
Çünkü...
3 yıl boyunca silahların sustuğu, kanın akmadığı ortamda barışı tadanlar yeniden şiddete dönüşü onaylamadı.
Kandil de yeniden şiddet ve kana dönerek HDP’yi yaraladığını görebilmeli. HDP’den rol çalarak, demokratik siyaset yerine Suriye özentisi kantonlar kurmak planının tutmadığını önce Kürt halkından destek bulamayarak gördü, şimdi de sandık sonuçlarından.
Bununla beraber, HDP’nin baraj altına kalmayarak, siyaseti Meclis’e yansıtabilmesi demokrasi standartları için olumludur.
Ayrıca...
Tüm görüşleri kapsayan yelpaze Meclis’te temsil edilecektir.
......................
AK Parti tabanı 13 yıldır “iktidar olmanın” önemini, 7 Haziran’da bunu “elinden kaçırınca” anlamıştır.
“Kendine ait olana” yeniden el koymanın heyecanıyla sandığa gitmiştir.
Bu psikoloji AK Parti’nin “itici gücü ve arkasına aldığı rüzgârdır.”
Heyecanı olan kesim “AK Parti tabanıydı.”
Muhalefet ise “ivme” yoksunuydu.
Oysa... Hatırlayın...
Muhalefetin 7 Haziran’da topluma verdiği elektrik “Recep Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmamaktı.”
Ortak heyecan buydu. AK Parti ise iktidar yorgunu, o kez de seçimi kazanacağından emin olmanın rehavetindeydi.
1 Kasım’da “heyecan” yer değiştirdi.
Kampanyasında, AK Parti, muhalefete o “ortak paydayı” vermedi.
Kampanya “başkanlık” ekseninde olmadı.
Erdoğan da “başkanlık” tartışmalarını tetiklemekten uzak kaldı.
Ve... Muhalefetin “heyecan sinerjisi” kalmadı.
......................
Ve...
Muhalefet bloku 7 Haziran’dan sonra bir koalisyon kuramayarak, hükümet olma sorumluluğunu yüklenemeyerek, muhalefetten bir Meclis Başkanı bile seçemeyerek, hatta seçim hükümetinde bile yer almayarak kendine çizik attı.
Sonuç...
“Türkiye için hayırlı olsun” diyorum.
Bir de dileğimi yansıtayım.
“Her iki seçmenden birinin oy verdiği AK Parti, Türkiye’nin diğer yarısını da kucaklayan bir iktidar olmalı...”