Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ADINA “hortum” denilen o doğa olayı “alçak basınç alanlarında” oluşur.
Art arda 3 seçimle Türkiye, “alçak basınç” alanına dönüştü.
Bu çekim alanına dışarıdan da yoğun kötü hava girişleri var.
Zorlu bir süreç başladı.
Zaten Türkiye’de her “cumhurbaşkanı seçimi” netamelidir.
Bir “sorun yumağıdır.”
....................
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Prof. Ali Fuat Başgil’in aday olması, dönemin cuntası tarafından “tehditle” önlenmişti.
Başgil, ertesi gün İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştı.
İhtilalin lideri Cemal Gürsel tek aday olarak cumhurbaşkanı seçildi.
Daha sonra gene askerin içindeki “gölge egemen” olan “Silahlı Kuvvetler Birliği” adlı örgütü tatmin için dönemin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay cumhurbaşkanı seçildi.
Yüzde 50’nin hayli üzerinde oyla tek başına iktidar olan AP iktidarının başbakanı Süleyman Demirel’e karşı 12 Mart 1971 muhtırası da bir “Cumhurbaşkanı olma planının” uygulaması olarak verilmişti.
Hükümet devrildi.
Muhtırayı verenlerin adayı Prof. Nihat Erim başbakan oldu.
Daha sonra Meclis cumhurbaşkanı seçmek için toplandığında balkondaki locada sıra sıra generaller vardı.
Meclis’in üzerinde jetler uçuyordu.
Bir günde asker ocağından istifa eden Org. Faruk Gürler -ki muhtıranın altında imzası olan komutanlardan biriydi- cumhurbaşkanı tarafından -metazori- kontenjan senatörü seçilmişti.
Aynı gün cumhurbaşkanı adayı gösterilmişti.
TRT haberlerinde Gürler’in fotoğrafları Atatürk’le dönüşümlü gösteriliyordu.
Kısacası “ya seçilecek, ya seçilecekti” durumu...
Ama...
Sökmedi.
Gürler değil, kontenjan senatörü eski Deniz Kuvvetleri Komutanı ve eski Moskova Büyükelçisi Oramiral Fahri Korutürk, Demirel ve Ecevit’in anlaşması üzerine cumhurbaşkanı seçildi.
Darbe Türkiye’yi teğet geçmişti.
....................
1980’e Türkiye, bir türlü cumhurbaşkanı seçemeyerek girdi.
Çankaya’da İhsan Sabri Çağlayangil cumhurbaşkanı vekiliydi.
12 Eylül ihtilali ile o koltuğa dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren oturdu.
Yeni Anayasa referandumuyla birlikte Evren’in cumhurbaş-kanlığı oylaması birlikte yapıldı.
Evren -neredeyse- yüzde yüze yakın oyla cumhurbaşkanı seçilmiş oldu.
....................
Evren’den sonra Özal cumhurbaş-kanlığına tek aday görünmekteydi.
Başbakan-lığının son yıllarında suikast kurşunlarına belki de o nedenle hedef oldu.
Özal’dan sonra Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı için “sancısız geçişli tek seçim” denebilir.
....................
Ahmet Necdet Sezer ise gene çok tartışmalı bir süreçten sonra cumhurbaşkanı seçildi.
Bu seçim için dönemin başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan’dan, odasında “Haşim Kılıç’ın boşalacak Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na aday olmayacağı güvencesini aldığımız için, Sezer’i aday gösteriyoruz” söylemini dinleyen birkaç gazeteci arasındaydım.
....................
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı da az badireli değildi.
Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın “e-muhtırası...”
Anayasa Mahkemesi’nin Meclis oylaması için o hala tartışmalı “yorum/kararı...”
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini düzenleyen Anayasa değişikliği ve halk oylaması.
Ama bu arada Meclis tarafından seçilmiş olması nedeniyle ortaya karışık bir hukuki durumun çıkması.
Örneğin...
Gül’ün ikinci kez aday olabilmesine olanak sağlayan yeni bir Anayasa Mahkemesi “yorum/kararı...”
....................
İşte şimdi gene bir cumhurbaşkanı seçimi eşiğindeyiz.
Sadece bu seçim bile kendi başına netameli.
Bir de buna önümüzdeki yerel seçimleri ekleyin.
Ardından gelecek genel seçimleri hesaba katın.
“Türkiye üzerinde siyasi hortumların dolaşacağı bir alçak basınç alanı” söylemi gerçeklerle örtüşüyor.
....................
Sadece 3 seçim mi?
Ya “PKK kartının yeniden masaya sürülme” olasılığı?
Bunu “Kandil-İmralı-BDP” üçgeninden ibaret sanmak saflık olur.
İsrail, ABD ve İngiltere medyasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan başlayarak, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a uzanan yayınlar “PKK kartına başka güçler tarafından da el uzatıldığını” düşündürüyor.
Belki de böylece seçim sandıklarını etkileyecek “gri eller...”
Siz hiç Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da seçim sandıklarına uzanan böyle “yabancı eller” olabileceğini düşünür müsünüz?