Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Niyetini ortaya koymaktaydı.Konuşmasının devamında, "ipin ucunun açık olduğu" mesajını veren işaretler de var.Ama...Bu doğal.İç siyatte çok sıkıştırılmış.Elbette 10 - 15 yıl sonrası için şimdiden "oldubitti" gibi konuşamazdı.Bu denli uzun müzakere süreci için, nasıl kişisel ipotek koyabilir?Koysa da inandırıcı olabilir miydi? Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, sürpriz yaptı. Schröder ile konuşmasından sonra, 17 Aralık zirvesinde, AB Komisyonunun "Türkiye ile ortaklık müzakerelerinin başlaması" önerisinin kabul edileceğini" söyledi. "Fransanın (kendisinin) da bu görüşte olduğunun" altını çizdi. Ama sözlerine noktayı koyarken "Sonunda, net ve basit bir ortaklığa ulaşılır" cümlesi önemliydi. Cumhurbaşkanı Chirac, daha iki ay önce, yakın çalışma arkadaşları aracılığıyla şu kişisel tavrını duyurmuştu:"Türkiyeye müzakere tarihi verilmesi ve tam üyelik, bugünün siyasi tartışmalarıyla çözülemez. Bu bir vizyon konusudur. Türkiye, AB üyesi olmalıdır. Tartışmalar olacaktır ama kararı ben vereceğim..."Bu söylemi Almanya Şansölyesi Schröder tamamlamıştı: "Başkan Chirac ile birlikte karar aldık. Almanya ve Fransa, Türkiyeye tarih verilmesi için aynı görüştedir. 17 Aralıkta müzakerelerin başlaması için oy kullanacağız."Böyle bir anlaşmadan sonra Chirac, sözünden dönebilir miydi?Dönebilir mi?Dünkü açıklaması, "dönmeyeceğinin" garantisi değil ama şu ana kadar "dönmediğini" gösteriyor.Siyasetçi bugün için politika yapar, devlet adamı ise gelecek kuşaklar için...Chirac, devlet adamı kumaşından olduğunun işaretlerini vermekte. Üzerindeki bunca baskıya rağmen direniyor. Devlet adamı O nedenle bu yazıyı, daha Chirac, dün Scröder ile birlikte medya önüne çıkmadan ve karamsar beklentiler yaygınken şöyle kurmuştum:"Fransada bakanların ve Cumhurbaşkanının Türkiye bakanları ve Cumhurbaşkanı ile görüşmelerine - basın sansürü koymaları - aslında kötülerin iyisidir... Önce Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barniernin, Gül ile konuşmaları sonrası, medya önüne çıkmaması... Sonra da, Cumhurbaşkanı Chiracın 3lü görüşmenin ardından Erdoğan ile birlikte medya önünde AB için açıklamalar yapmak istemediği yolundaki iddialar, aslında bir politika olabilir.Türkiye için 17 Aralıka dönük olumlu bir tavrı, kamuoyuna basın toplantıları ile şimdiden duyurmak, belki de tepki fırtınaları üretebilir.Kamuoyundaki olumsuzlukları hormonlar.O nedenle, içeride Erdoğana ve Güle artı söylemlerin dışarıya yansımaması isteniyor olabilir."Chiracın, daha Erdoğan ile görüşmeden yaptığı açıklama, artık basın toplantıları için spekülasyonları büyük ölçüde arka plana itmiş bulunmakta. Basın toplantıları Bundan sonra asıl önemli olan, Fransa medyası ve kamuoyunda, Chiracın konuşmasının nasıl yankılanacağı.Tepki çığlarının tetiklenmiş olup olmayacağı. O nedenle, neredeyse "Chirac, bu sürprizi yapmasaydı ve içeride Erdoğana güvence vermekle yetinseydi" bile denebilir.Chirac zorda...AB Anayasası için referandum, "Chirac için güvenoyu gibi" gösterilmeye dönüştü.Fransada böyle süreçler yaşanabiliyor.Önneğin, 1969da Başkan De Gaulle, Yerel Yönetimler Reform Yasasını, referanduma sunmuş ve geçiremeyince Cumhurbaşkanlığından istifa etmişti. Siyasete küserek doğduğu köye yerleşmiş, ölene kadar orada kalmıştı.Sonra...Onun yerine gelen Pompidou, aynı yasayı yeniden referanduma sundu.Sandıklardan bu kez EVET çıktı..Çünkü halk o yasayı değil, De Gaulleü oylamıştı.Şimdi gene aynı sonuca oynayanlar var.Amaç, AB Anayasa referandumunu, Türkiyenin üyeliği gibi duyarlı bir konuyla eşleştirerek sandıktan HAYIR çıkarmak.Chiracı istifaya zorlamak.Türkiyenin talihsizliği, bu kavşakta yer alması...Chiracın devlet adamlığı ise, talihi olabilir.İşte... Şanssızlıktaki şans. g.civaoglu@milliyet.com.tr Kötü rastlantı