Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

MECLİS’teki “internet yayınlarına yasak” uygulamasını yargı yerine “yürütmeye bağlı bürokrasinin iki dudağı arasına bırakan” yasa tasarısı “sansür mü” soru işaretini “kara mürekkeple” çizmekte.
Osmanlı’nın son yıllarında ve özellikle “Abdülhamit döneminde” sansür basının tepesinde sallanan “Demokles Kılıcı” gibiydi.
Acı ama mizah gibi güldürücü yasaklar vardı.
Birkaç örnek...
Bazı kelimelerin yazılması yasaktı.
Onlardan birkaçı şöyleydi:
“Suikast, anarşi, dinamo, infilak, kargaşalık, Kanun-u Esasi (Anayasa), müsavat (eşitlik), istimdat, beynelmilel (uluslararası), veliaht, cumhuriyet, mebus ve yıldız...”
Bunlardan “yıldız” Abdülhamit’in sarayının bulunduğu semti çağrıştırdığı için yasaklanmıştı.
En komiği ise “burun” kelimesinin de sansürle engellenmesiydi.
Hüseyin Cahit Yalçın anılarında yazıyor:
‘Bana merak olan nokta şudur: Acaba burun sözünün basında yasaklandığı Abdülhamit’e söylense çevredekiler bu dalkavukluğu, bu yasağı hangi yolla açıklayacaklardı? Yeryüzü halifesine, “Şevketli efendimiz, sizin pek biçimsiz bir burnunuz var da onun için bu sözü yasak ettik” mi diyeceklerdi? Herhalde onların ne diyeceklerini bilmem. Ama ben İzlanda Balıkçısı’nı çevirirken coğrafyayla ilgili burun sözü geldikçe “karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri” diye yazıyordum.’
..........................
Bir örnek daha: Tahttan indirilen V. Murat’ı akla getirecek Murat ve Muradiye sözcükleri kullanılamayacağı için, 1904 yılında Bursa’daki Muradiye Camii’nin onarımının bittiği ve açılış töreni yapıldığı haberi şöyle anlatılmaktadır: “Ebülfeth Sultan Mehmet Han Hazretlerinin pederi cennet makamlarının Bursa’daki cami-i şerifi mükemmelen tamir edilmiş...” Haberin konusu Muradiye Camii ama sansür yüzünden caminin adı hiçbir yerde geçmiyor!
...................
“Tahta-kurusu” bile yasak sözcüktü.
Bakın neden?
En Tehlikeli Saltanat Düşmanı: Tahtakurusu. Dizgi yanlışları ve Arap harflerinin yazılışından “ileri gelebilecek” yanlış okumalar da sansürün denetiminden kaçmamaktadır. Denetimden kaçan yanlışlar da gazeteye, gazeteciye pahalıya mal olmaktadır. Örneğin “tahtakurusu” sözü, “tahtı kurusun” biçiminde okunabileceği için sansürce yasaklanmıştır.
..........................
Devletin “Resmi Gazetesi” kapatılır mı?
Sansür hazretleri Resmi Gazete’yi bile kapatmış.
Devletin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi “Hollanda kraliçesine bir nişan itası”nı (verilmesini) konu alan haberdeki “nişan itası” sözü “nişan hatası” olarak çıktığı için kapatılmıştır. Saraya verilen jurnale göre, böylelikle 12 yaşındaki bir çocuğa nişan verilmekle hata edildiği belirtilmek isteniyordu. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi gazetesi, İkinci Meşrutiyet’in ilanına (1908) kadar çıkmayacaktır...
..........................
Sansür kurulunun öküz altında buzağı aramak denilecek bu uygulamalarına verilebilecek başka bir örnek de Dr. Besim Ömer Paşa’nın Servet-i Fünun dergisinde yayınlatmak istediği yazının sansür kuruluna takılmasıdır. Konusu su olan yazı için seçilen resimde, bir adam çeşme başında dua etmektedir. Yazının denetiminden geçememesinin nedeni, duanın Müslümanlar açısından kutsal olması ve pek çok kişinin bu resimden “işimiz duaya kaldı” anlamını çıkartabileceğidir!
..........................
Bu örneklerden sonra internet yasaklarını öngören hazırlık yasa haline gelirse inşallah “işimiz duaya kalmaz.”
Dileyen internette başka örnekleri de bulabilir.