Mustafa Sarıgül’ü ilk kez Meclis’te “yumruk yediği” gün tanıdım.
Hukuk Fakültesi öğrencisi ve genç bir gazeteciydim.
Parlamento muhabiriydim.
Meclis’in açılış günlerinde gelenektir.
Başkanlık koltuğuna en yaşlı milletvekili oturur.
Katip üyeleri de Meclis’in en genç milletvekilleridir.
O ilk oturumda basın locasından ilginç görüntüler izliyorduk.
Güleç yüzlü gencecik bir SHP milletvekili, başkanlık divanı katip üye koltuğuna oturmaya çalışıyor, bir itiş kakıştır gidiyor.
Sonra...
ANAP’lı bir milletvekili, o gün bu vesileyle adının Mustafa Sarıgül olduğunu öğrendiğimiz o güleç yüzlü genç milletvekiline yumruğu patlattı.
Böylece Mustafa Sarıgül daha milletvekilliğindeki ilk gün bir anda ismini tanıttı.
Hep gündemde oldu, adını hep hatırlattı.
Önergeleriyle dikkatleri üzerinde topluyordu.
Aradan yıllar geçti.
Yumruğun nedenini unutmuştum.
Ta ki Mustafa Sarıgül’ün “NE BİR EKSİK, NE BİR FAZLA” kitabını okuyuncaya kadar.
......................
Kitapta nedenini anlatıyor:
SHP grubu dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren Meclis açılış konuşmasını yapmak için salona
girdiğinde “ayağa kalkmamak” kararı almış.
Sarıgül’e grup yöneticileri “başkanlık kürsüsünde, sen de ayağa kalkmayacaksın” demişler.
Sarıgül “ben orada partiyi değil, devleti temsil ediyorum” diye itiraz etmiş.
Malum Meclis başkanları partili milletvekilidir ama “tarafsızlık” ilkesi gereği oy kullanmazlar.
Yani Sarıgül haklı.
Neyse...
Yöneticiler ısrar edince Sarıgül Anap’lı Nurhan Tekinel’le anlaşmış.
İlk dakikalarda Sarıgül’ün yerinde Nurhan Tekinel oturacaktır.
Evren konuşmasını bitirince, başkanlık divanındaki yerini Mustafa Sarıgül’e geri verecektir.
Ama...
Anlaşma sözde kalmış.
Mustafa Sarıgül’e yerini vermemek için direnmiş, Sarıgül ısrar etmiş.
Önce itişmişler.
Sonra yazının başındaki “yumruk olayı” yaşanmış.
“Talihsizlik” gibi görünse de bu olayla şans Mustafa Sarıgül’e gülmüştü.
Birkaç dakika içinde çoğu milletvekilinin 5 yıllık dönemde yapamadığı “tanınmışlık” Sarıgül’e “altın paraşütle” inmişti.
.......................
Daha sonraki yıllarda Sarıgül bir şekilde adından hep bahsettirdi.
Seçilemeyince Romanya’ya gidip “fırın” kurduğunu işitmiştik.
Kitapta şöyle anlatıyor:
Romanya halkı Sovyetler döneminin merkezi sistemi nedeniyle sadece iki yerde üretilen soğuk ve bekletilmiş ekmek yemeye alışkınmış.
Sarıgül ilk fırını kurmuş.
“Siyaset yaparcasına” bire bir yüz yüze “sıcak ekmek” pazarlamış.
Elinde sepet 20 katlı apartmanların tepesine kadar çıkıp bedava ekmek dağıtırmış.
Amaç...
“Sıcak ekmeğe alıştırmak...”
Romenler bayılmış.
Bu kez “ihtiyarlar yurduna her gün bedava ekmek dağıtmak” kararı almış.
Kamyonla gittiğinde bir bakmış ki bütün Romanya medyası orada.
Muhabirler, TV kameraları, fotoğraf makineleri...
İhtiyarlar yurdundaki bir dede, ekmeği yerken başlamış ağlamaya.
“45 yıldır ilk kez sıcak ekmek yiyorum” diyormuş.
Bu simgesel görüntü “kapak” olmuş ve diğer görüntülerle birlikte manşetlerde ve TV ekranlarında yer almış.
Tabii olayın “esas kahramanı” Mustafa Sarıgül’le röportajlar da...
Tıpki Meclis’teki ilk günü gibi, gene birkaç dakikada, hadi bilemedin birkaç saatte gelen şöhret.
İhtiyarlar yurduna bedava sıcak ekmek dağıtımı bir defayla kalmamış, devam etmiş.
Seçim olsa edindiği şöhretle Sarıgül herhalde orada da seçilirdi.
Ve...
Romanya’da bir “fırınlar zinciri” kurmuş.
İşleri devrettikten sonra, gene İstanbul ve siyaset.
Çünkü...
Hedefi siyaset yapmak için maddi birikim kazanmak.
.......................
Şişli Belediye Başkanlığı’na DSP’den adaylık aslan ağzında...
“O aşamada Hüsamettin Özkan’ın katkısını hiç unutmadığını” kendisinden birkaç kez dinledim.
Ve sandıktan çıkmak da hiç kolay değil.
Gene sabahın 5’inden başlayıp gece yarılarını aşan, gene “bire bir/yüz yüze” yüz binlerce temas...
Kimse yadsıyamaz...
Sarıgül’ün başkanlığında Şişli bir “marka” oldu.
Özellikle Nişantaşı...
........................
Artık “resmen” ilan edilmemiş olsa da CHP’nin Büyükşehir Başkan adayı Sarıgül...
İnandığı siyaset arkadaşlarıyla birlikte katılacak.
Resmen ilan edilmemiş rakibi Kadir Topbaş da güçlü isim.
Bu rekabetin analitik yorumu ayrı bir yazı konusu.
Ancak...
Mustafa Sarıgül’ün işi zor ama AK Parti’nin ve Kadir Topbaş’ın da işi bu kez bir o kadar zor.