Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Sahnede Sezen ile Nilüfer, "fem - i muhsin'den" yani yaratan tarafından "ihsan edilen (bağışlanan) güzel ağızlarıyla" meşk'teler.
Sezen'in unutulmaz şarkısından mısralar sahneden, tribünlere "toplu müzik ayinine" dönüşüyor;

"Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler...
Şimdi bana seninle bir ömür vaat etseler..."

Bu şarkı her kuşaktan, herkesin yüreklerinden duygu çığları koparır.
Her kuşaktan, herkesin kendi sinemasıdır.
Sonra anıları yıllardır okşayan başka şarkılar birbirini izliyor.
Nilüfer'in sesi binbir çiçekten derlenmişcesine lezzetli...
Adeta... akıyor.
Binlerce izleyici bu müzik ayininin büyüsüne kapılmış...
Geride kalan Perşembe gecesi düzenlenen "MİLLİYET'in ŞARK'I SÖYLÜYORUZ " gecesinde bir kaç izlenim yansıtmaya çalıştım.



Gecenin ve ötesinin de öyküsü ilginç.
Sezen Aksu, MİLLİYET'in GÜNEYDOĞU KAMPANYASI'ndan etkilenmiş. Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak'a telefon ediyor.
Anlatıyor:
"Ne yapabilirim" diye düşünmüş.
"Podima'daki evini satarak, Diyarbakır'da MİLLİYET öncülüğünde kurulacak Güzel Sanatlar Lisesi'ne bağışlamaya" karar vermiş.
Sazak'a "başka ne yapabiliriz?" diye soruyor.
"Konuşalım" diyorlar.
Ardından bir telefon daha...
Bu kez Nilüfer.
"Şırnak'a anaokulu yaptırarak bu kampanyaya katkıda bulunmak istediğini söylüyor.
Sezen, Nilüfer ve Sazak MİLLİYET'te buluşuyorlar.
Fikir, orada oluşuyor.
"İkisi birlikte konserler verecek.
Geliri ise Güneydoğu'da okul yapımına..."
Peki proje geliştirilemez mi?



Rumeli Hisarı konserleri ile Egemen Bostancı geleneğini ve ruhunu sürdüren, insanlığın ortak sevgi dilini yankılandıran Mustafa Oğuz devreye giriyor.
O da bir film çekiminin ön hazırlıkları için Urfa - Viranşehir'de bir süre kalmış, yeni dönmüştür.
Yöre acıları içinde tazedir.
Sazak - Sezen - Nilüfer üçlüsüne bir öneride bulunur:
"Rumeli Hisarı konserleri dizisini Açıkhava (Cemil Topuzlu) Tiyatrosu'nda sürdürmeyi planlamıştım.Gelin bunu Güneydoğu'ya kültür katkısı için bağış konserlerine dönüştürelim."
Öneri, heyecanla benimsenir.


Böylece, ünlü gönüllülerle konser dizisi oluşur.
Bu gece Zülfü Livaneli'yi izleyeceksiniz. Onunla birlikte Şükriye Tutkun ve Sabahat Akkiraz...
Yarın gece daha önce dağılan ve ilk kez yeniden bir araya gelecek olan Mazhar - Fuat - Özkan üçlüsü ile Candan Erçetin.
Bir gece sonra...
Sertab Erener, Erkin Koray ve Bulutsuzluk Özlemi grubu.
Programı Ajda Pekkan, Aşkın Nur Yengi ve Mirkelam'ın sahne alacakları gece sürdürecek.
Ve nihayet son gece için Tarkan, ABD'den geliyor.
O'nun yanı sıra sahnede bir ünlü eski usta da olacak...
O'da sürpriz.


Ve bu konserler Güneydoğu'da da sürecek.
Örneğin Diyarbakır Stadyumu'nda bu sanat armadasıyla bir müzik şöleni...
Sanatçılar okulların ve bu kampanyaya büyük destek veren Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın, "Eğitim Parkları" temel atma törenlerinde açılışlarda bulunacaklar.
Yani...
"HAYDİ GÜNEYDOĞU'ya" diye İstanbul'dan seslenmekle yetinmeyecekler.
Bizzat "İspat - ı vücut" eyleyecekler.


Bu anlamlı hadisenin adını ise reklamcılık dünyasından Yiğit Şardan koyuyor:
"ŞARK'I SÖYLÜYORUZ"
Yani "Şarkı söylüyoruz" söyleminden "ŞARK"ı (DOĞU'yu) söylüyoruz mesajını üreten bir derin başlık.
Ancak tarihi gerçeği de işaretliyor.
"Şarkı" şöyle tanımlanmakta.
Şarkı, Sümer dilinde - sur - ya da - sir - kökünden gelmiş olabilir. Araştırmalara göre "Şark'a" yani "Doğu'ya ait" anlamına da geliyor. (Geçmişten günümüze Türk Müziği - AŞK ve HÜZÜN cildi S/9)
Kısacası Şardan, bir apostrof ilavesiyle kelime oyunu yapmış sanılmasın...
Sahnedekiler ve gerisindekiler de oyun değil.
Gerçekten "Doğu'yu" hem de "yürekten" söylüyorduk.
Yazıyı sözleri büyük Yurtsever Şair Namık Kemal'e, bestesi Hacı Arif Bey'e ait bir ŞARKI'nın sözleriyle noktalıyalım.
Doğu acılarımız adına...

"Olmaz ilaç sine - i sad pareme...
Çare bulunmaz bilirim yareme...
Baksa tabiban - ı cihan çareme..."

Yani...
"Yüz parça olmuş yüreğime ilaç olmaz...
Çare bulunmaz bilirim yarama...
Bütün cihan doktorları çare arasa..."



Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr