Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Şarkılarla “Derin Strateji”

“HOCA” lakabı Dışişleri Bakanı Prof. Davutoğlu’nun adeta yaşam biçimi olmuş...
Bu hitap, Başbakanlık Başdanışmanlığı günlerinden kalsa da Davutoğlu’nun Dışişleri koltuğuna oturması çalışma arkadaşlarının bu dil alışkanlığını -çok da- değiştirmiş değil. O ise bu hitaptan çok mutlu, “gönlüme işleyen bir tabir” diyor.
Sohbet süresince bende bıraktığı izlenim; rahat, kendine güvenli ve ekonomi/siyaset alanlarının yanı sıra, tarih, felsefe, edebiyat, müzik kültürü de derin.
Barışçıl politikalarla Osmanlı’dan kopan parçaları, ortak “ruh coğrafyasında” yeniden buluşturmak çabasında.
Program boyunca güzel sesi ve başarılı yorumuyla Bakan Davutoğlu’nun istediği şarkıları seslendiren Umut Akyürek “ortak ruh coğrafyasında” müzikli ufuk turu yaptırdı. Örneğin... Ünlü Azeri türküsü “Ayrılık...” Osmanlı dönemi Ermenilerinin “Sarı Gelin”i... Balkanları yansıtan “Arda boylarından Türkmen türküsü...”
Davutoğlu ilginç bir açıklama yapıyor: Sarı Gelin’in aslı “Sara Gelin”miş. Zamanla “sare” geline dönüşmüş. Bizde yıllardır “sarı gelin” diye söyleniyor.
Şarkılarla ortak kültür turu “Hoca”nın bu coğrafyada yapmak istediğini de ortaya koyan “Derin Strateji” kitabından bölümler gibiydi.
Şarkıları dillendiren Umut Akyürek de İTÜ Konservatuarı, Türk Musikisi Ses Eğitimi Bölümü’nden mezun.
Sesi kadar, güzelliğiyle dikkat çekti...

TOROSLARDAKİ BABA EVİ
DAVUTOĞLU, Konya, Alanya arasında Torosların zirvesine konumlanan Türkmen kasabası Taşkent’te dünyaya gelmiş. Yerlileri Anadolu’ya ilk yerleşen Türkmen boylarından... Gelenek, göreneklerini ilk günkü gibi korumuşlar. Babaannesi köyde sözü geçen bir kadın... Şifa dağıtıyor, ebelik yapıyor, ihtilafları çözüyormuş.
Babaannesinin gözünde küçük Ahmet’in yeri ayrı, çünkü ailenin tek erkek torunu... Ona duası da bu yüzden çok farklı... “Kuzum Ahmedim, bal Ahmedim... Koç koçu oğlanların ola, oğlunla ordu, kızınla ova olasın... Herkesler sana akıllar danışa, dünyalar ayaklarına gele...” Davutoğlu da, her sabah elini öper hayır duasını alırmış.
Köydeki evlerinin dışında anahtarları kapının üzerinde bırakılmış konuk evi de varmış. Gelen misafirler istedikleri gibi kalırlar, yemeklerini yermiş... Konuk evi hâlâ var. Toprakla uğraşan dede Davutoğlu bahçelerindeki yılana dokundurtmaz, “ailenin bir ferdi, bahçenin bekçisi” dermiş.“Bahçemizde her ağacın, her canlının bir hikâyesi vardı” diyor Davutoğlu... Baba Davutoğlu oğlu Ahmet’in okumasını çok istemiş... Öyle ki dükkânlarında bile çalışmasına izin vermemiş. Annesi Memnune Hanım 4 yaşında yaşama veda etmiş... Babası Mehmet Bey Sefure Hanım’la evlenmiş... İkisinin de hakkı vardır üstümde diyerek büyük kızına Sefure, ikinci kızına ise Memnune adını vermiş. Hoca Ahmet Davutoğlu’nun İstanbul aşkıysa bambaşka, “sevmenin ötesinde âşık olduğum kent” diyor.
Şeffaf Oda’nın çekildiği Baltalimanı’ndan Boğaz’a dalıp gitmesi bu şehirde gerçek huzuru bulduğunun işareti...
Bakan’ın Salacak’ta oturup, sabah uyandığında Topkapı Sarayı siluetini, Ayasofya’yı, Sultanahmet’i görmek hayattaki en büyük arzularındanmış... Umut Akyürek’in dilinden “Aziz İstanbul”u dinlerken daldı gitti Davutoğlu.
İşte politikasız bir söyleşi...

Haberin Devamı

Şarkılarla “Derin Strateji”

Film çıkışı Türkan Hoca’nın oğullarıyla ve gerçek hayattaki yardımcısı Cemile hanımla birlikteydim.

Haberin Devamı

Filmde oğullarını Ragıp Savaş ve Tardu Flordun oynuyor.

Haberin Devamı

TÜRKAN’I GÖRÜN
Türkan filminin galasındaydım.
Bu kez “işte budur, oldu” diye düşündüm.
Bütün bir yaşamı, hele Türkan Saylan’ınki gibi ciltler dolusu biyografi kitabına ancak sığacak bir ömrü, film yapmak neredeyse “olmayacak şey...”
Çocukluğundan başlayıp dolu dolu 73 yılı 90 dakikalık filmle anlatmak mümkün mü?
TÜRKAN’ın yönetmeni bu yanlışa düşmemiş.
Türkan Saylan’ın evinin polisler tarafından basıldığı günlerden başlayarak ölümüne kadar olan kısa ama anlamlı son dönemini beyaz perdeye yansıtmış.
Gözlerimiz buğulanarak izledik.
Yanımda Türkan hocanın evi basıldığı gün kendi evi de basılan Tijen Mergen vardı.
Onun önünde ise “hücre arkadaşım” dediği Çağdaş Yaşam Derneği’nin genel sekreteri...
Onların yorumlarını dinleyerek filmi izlemek daha da aydınlatıcı oldu.
Mutlaka görün...
Türkan hocaya ve onu izleyen/izleyecek olan tüm aydın Türk kadınlarına yürekten alkış.

Şarkılarla “Derin Strateji”

YILIN SÜRPRİZİ
Daha önce de yazmıştım. “Doğuş grubunun davetleri fark yapar.” Grubun medya kuruluşlarından KRAL TV ödül gecesi de bu “fark” geleneğini sürdürdü. Aynı gece sahneye hem Sezen’i, hem Tarkan’ı çıkarmak “müthiş” sürpriz oldu. Ödül gecesini uçuran bir çift kanattı onlar. Sezen’in yumurtalarından kabuklarını kırarak çıkan büyük sesleri dinlemek de ne güzeldi; “Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi, Levent Yüksel...” Garanti Bankası gibi bir devin yanı sıra bir dizi büyük kuruluşun da sahibi olan Doğuş grubu medyadan büyük kazançlar sağlamıyor elbette ama kurumsal kültürünü yayın kurumlarına yansıtarak iyi örnekler veriyor.
Çıtanın yükselmesine önemli katkıları var.

Şarkılarla “Derin Strateji”

SAND ART
(KUM SANATI)

Kumdan heykelleri, kumdan yapılmış şatoları, kaleleri uzun süredir izliyoruz. Antalya’da daha yeni “kumdan heykeller” gösterisi düzenlendi. Hafta içinde ise Nupera terasında “kumla resimler” izledik. Dünyaca ünlü “Sand Artist (Kum sanatçısı) Felipe Mejıas” skoç viskisi “Ballantine’s” etkinliğinde canlı performansla kumdan resimler yaptı. Ellerinin kuyumcu özeniyle ama hayret verici süratle ışıklandırılmış cam zemin üzerinde hareketleri birkaç dakikada tablolar üretiyordu. Ne boya, ne fırça, ne palet, ne tuval, ne şövale... Bir cam ve birkaç avuç kumla neler yaratılabiliyor! Kumdan heykelleri, kumdan yapılmış şatoları, kaleleri uzun süredir izliyoruz. Antalya’da daha yeni “kumdan heykeller” gösterisi düzenlendi. Hafta içinde ise Nupera terasında “kumla resimler” izledik. Dünyaca ünlü “Sand Artist (Kum sanatçısı) Felipe Mejıas” skoç viskisi “Ballantine’s” etkinliğinde canlı performansla kumdan resimler yaptı. Ellerinin kuyumcu özeniyle ama hayret verici süratle ışıklandırılmış cam zemin üzerinde hareketleri birkaç dakikada tablolar üretiyordu. Ne boya, ne fırça, ne palet, ne tuval, ne şövale... Bir cam ve birkaç avuç kumla neler yaratılabiliyor!