Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Libya’yı vurmakta ilk deparı yaptı.
Hesabı ne?
Sorunun cevabı açık ve net:
“Yaklaşan cumhurbaşkanı seçimi için prestij yemi taktığı oltasına vuracak oyları...”
Sarkozy’nin bir seçim daha alması mümkün görünmüyor.
Ülke içinde kaybettiği puanları, dışarıda imaj parlatarak geri almak çabasında.
Yoksa...
“Libya petrollerinde söz sahibi olmak... Kuzey Afrika’da ağırlık koymak” gibi “fazla ince organize işler” yorumları geçerli değil.
Hele “egosu maxi” Sarkozy’nin önüne Fransa için uzun vadeli planlar mı yoksa kendi seçim şansına karbonat etkisi yapacak bir “havalı” gösteri fırsatı mı konulsa, tercihi ne olur?
Hiç kuşkusuz ikinci seçenek.
TABAKHANEYE KOŞULibya’yı bombalamakta “tabakhaneye” koşarcasına acelesi bunun kanıtıdır.
Sarkozy yönetimindeki Fransa, Libya’daki muhalefet güçlerini “resmen” ilk tanıyan ülke oldu.
Ardından muhalefeti bombalayan, kurşunlayan Kaddafi’ye karşı jetlerini havalandırdı.
Böylece despotlara karşı halkın yanında tavır koyan bir fotoğraf oluştu.
İç politika getirisi olur mu?
Sadece “Libya” kökenliler olarak bakmak dar açılı görüştür.
Asıl oy havuzu Fransa’daki çoğu Fransız vatandaşı olan Cezayir kökenlilerdir, Cezayir’den gelen ve pied-noir (kara ayak) denilen Fransızlardır. Bunlara toptan da “kara ayaklılar” deniyor kısaca...
Diğer Araplardır.
Bunların oyları küçümsenmeyecek orandadır.
Sarkozy için “seçim sandığı” yatırımı açıkça ortada.
Ya yakın geçmiş?
Kaddafi’nin Fransa gezisinde, ayaklarının altına serilen halılar...
Elysee Sarayı karşısındaki Marigny Parkı’nda Kaddafi’nin o gösterişli çadırının kurulması...
Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’ın “Sarkozy’nin başkanlık seçiminde kampanya giderlerini biz karşıladık” söylemi...
Bunlar mazide kaldı.
Kaddafi için fon müziği “mazi kalbimde bir yaradır” oldu.
O zamanlar Sarkozy, Kaddafi’ye Libya Hava Kuvvetleri için “Rafale” savaş uçaklarını satmaya çalışıyordu.
Şimdi ise Kaddafi’nin güçlerini, üslerini işte o “Rafale” uçaklarıyla vurmakta.
TARİH TOPRAĞIN KIZISarkozy dün sarayı karşısında çadır kurdurduğu, ayakları altına halı serdirdiği, birlikte “gülümseyen” fotoğraflar çektirdiği Kaddafi’yi uçaklarıyla vururken “Makyavel’i (Machiavelli) çırak çıkartan” oportünizmde yalnız değil.
İtalya Başbakanı Berlusconi de Kaddafi’ye, Roma’da aynı “çadırlı” ve “halılı” ve de “sarılmalı” politika sirkini düzenlemişti.
Onun, karşılama töreninde Kaddafi’nin elini öpmesi tarihi fotoğraftır.
Berlusconi de bunları mazide bıraktı Kaddafi’yi vuran koalisyonda İtalya yerini aldı.
Türkiye bir Fransa veya İtalya değildir.
O nedenle Ankara özellikle 2007 yılından bu yana oluşturulan Ortadoğu ve Arap ülkeleri çizgisini “kırıksız” sürdürmeye çalışıyor.
Ancak “üyelerinin oybirliğiyle” karar alınan NATO toplantısında karşı tavrı bu özenle izah edilebilir.
ABD’nin Irak harekâtından başlayarak, İslam dünyasında “güven inşa etme” süreci önemli.
Belki Libya’ya harekâtta Türkiye geri planda hatta devre dışı bile kalabilir.
Ama...
Sivillerin de öldürüldüğü bombalarda Türkiye’nin parmak izleri olmamalı.
İki tarafı da netameli bir değnek durumu bu.
Halkın yanında yer alarak özgürlükçü tavır için koalisyon güçleriyle birlikte Libya’ya bomba atmak, Kaddafi’nin ellerine silah tutuşturduğu sivilleri de vurmak eylemiyle örtüşüyor.
Öte yandan Kaddafi’nin de desteklenir tarafı yok.
Ankara’nın duruşunu “özgürlüklerden ve halktan yana” olarak açıklaması, zaten sallanan Kaddafi’nin bu süreçte yıkılmasını beklemek akılcı çizgidir.
Başbakan Erdoğan’ın Kaddafi’ye ve oğluna “halkın sesine kulak verin, yönetimi devredin” çağrısı “çizgiyi kırılma yapmadan” devam ettirmektir.
T24’te Prof. Maurice Duverger’nin güzel bir sözü var:
“Tarih toprağın anası olduğu kadar, kızıdır da...”
İslam ülkelerinde tarihi değişim budur.
ASLAN HAKLARI
Galatasaray’a yapılan “aslan haklarına” da aykırıdır. Aslana işkencedir.
Bu eziyet ne?
Galatasaraylılara da işkencedir.
“İnsan haklarına aykırı” acı çektiriliyor.
Hakarettir.
Utanç duyuyoruz.
Hele o “gelecek yıl Galatasaray Avrupa’nın en modern stadında Asya liginde oynayacak” mizahı yok mu?
Galatasaray’ın karşılıklı nezaketi, saygısı “yazılı olmayan anayasasının değişmez maddesidir.”
O nedenle -iyi niyetine inandığım- “sayın” başkanımıza önerim “bir akil adamlar toplantısı” yapmasıdır.
Kulübün deneyimli, sarı kırmızı ocakta demlenmiş, kişisel beklentisi olmayan ağabeyleriyle bir “arama toplantısı” düzenleyerek “çıkış yolları” ekseninde “beyin fırtınalanması” yararlı olacaktır.
Şu kriz döneminde başkan Adnan Polat’ın en yakınında “teorisi, pratiği ve yüksek düzeyde başarılı deneyimleriyle” bir beyin var; eski devlet bakanı Işın Çelebi.
Bu misyonu Çelebi’ye emanet etmeli.
Bazen mucizeler “doğru adamlar ve doğru zamanla” yaratılabilir.