Ayetullah Humeyni'nin liderliğindeki devrimden sonra İran'ın ilk Cumhurbaşkanı olan Beni Sadr ile konuşuyoruz.
Paris'in banliyösü Versailles'da bir şato...
Şatonun çevresi demir parmaklıklar, yüksek voltaj yüklenmiş tel örgüler ile çevrilmiş.
Demir kapı ve bahçe, kameralarla ve aynalarla gözleniyor.
Ağır demir kapıdan girmeden önce, çakı gibi Fransız polisleri tarafından tepeden tırnağa arandık.
Zaten...
Randevu verilirken, kimlerin geleceği, kamera kullanan arkadaşların adlarına kadar istenmişti.
Kimlik fotokopileri fakslanmıştı.
Beni Sadr ile daha önce de konuşmuştum ama bu kez koruma çok daha ciddiydi.
Anlaşılan İran'daki son çalkantılardan sonra güvenlik önlemleri katlanmış.
Sadr'ın umudu
Buna karşın...
Beni Sadr hiç de rahatsız görünmüyordu.
Tersine...
"Umutluydu" bile diyebilirim.
Sanki
Şah'ın son döneminde sürgünde olduğu
Paris'ten dönmek için sabırsızlanan
Ayetullah Humeyni'nin o zamanki ulusal durumunu yaşıyor gibiydi.
Bana kalırsa, biraz fazla heyecan ve umut...
Mollalar savaşamaz
Söyleşimizin güncel ve
Türkiye ile ilgili bölümünü öncelikle yansıtayım.
Beni Sadr'a göre
"Mollalar savaşamaz.
Mollalar, krizden yararlanmaya çalışabilirler.
Çünkü...
Ülke içindeki karışıklıktan dikkatleri dışarı çekmek istiyorlar."
Beni Sadr şöyle diyordu:
"Krizden yararlanmaya çalışabilirler ama bunu yapacak güce sahip değiller. Ellerinde imkan yok.
Hatemi muhtıraya boyun eğdi.
Savaşa hazır değiller.
Halk da kesinlikle değil.
Dolayısıyla sözlü bir kriz olarak kalacaktır.
Bir savaşa hatta ufak bir çatışmaya bile dönüşmeyecektir.
Çok çok, bence tecrit olmuş birkaç olaydan ibaret kalabilir."
Ya tehditler?
Beni Sadr'a soruyorum:
"Türk jetlerinin PKK'yı vurmasından sonra İran bunu alınganlık konusu yaptı ve 'Cevap gecikmeyecek'
dedi.
Cevap ne olabilir?"
Beni Sadr'ın cevabı şöyle oldu:
"Söylemek başka, yapmak başka.
Zaten Türklerin bunu yaptığını düşünmüyorum.
Türkler de, İran'a karşı bir savaşı provoke etmezler."
İki ordu
Beni Sadr'a sordum:
"Ya ordu ne diyor?Örneğin...
Hatemi'ye yirmi dört generalin imzasıyla bir muhtıra verildi.
Ya öğrenci olayları engellenir ve bitirilir ya da Hatemi için iyi olmaz mesajını veren bir mektup."
Beni Sadr, şöyle cevap verdi:
"Bu yirmi dört general kim zaten?Birtakım okuma yazması olmayan muhafızlar, Humeyni tarafından general olarak atandılar.
18 yıl önce, Humeyni bunlara siz general oldunuz dedi.
Onun için general oldular.
Hatta Savunma Bakanı bile oldular.
Bir Savunma Bakanı var ki Humeyni onu amiral yapmış.
Oysa adam hayatında deniz görmemiş.
Gemi görmemiş."
Beni Sadr'ın sözlerinin bu bölümüne bakarak,
İran Silahlı Kuvvetleri'nin büsbütün zayıf ve göstermelik olduğu sanılmasın.
Beni Sadr'a göre adeta iki ordu var.
Humeyni'nin sonradan rütbe verdikleri değil, gerçek generaller, subaylar ve onların eğittiği askerler var.
Onlar savaş sanatını ve görevlerini iyi biliyorlar.
Beni Sadr bunu da söyledi.
Ne var ki, zaten ortada savaş rüzgarları estirmenin ve orduların kuvvet mukayeselerini yaparak tahriklere girmenin bir anlamı olamaz.
Bu sütun da böyle bir amaç gütmüyor.
Önemli olan iki devletin kendi sınırları içinde, halklarının özgür iradeleriyle ve kendi rejimleri içinde dostluk ve kardeşlik içinde yaşayabilmeleridir.
Birbirlerinin iç işlerine karışmamaya özen göstermeleridir.
Türkiye, İran'ı karıştırmak isteyen örgütlere uzun süredir müsamaha göstermiyor.
İran da
PKK'ya kucak açmaktan vazgeçmeli.
En azından böyle izlenimler vermemeli.
Şu sıralarda, iki ülke arasında dolaylı bir diyalog kurulmuş bulunmakta.
48 saat önceki savaş trompetlerinin yerini sessizlik diplomasisi aldı.
İsmail Cem'in yönetimindeki
Dışişleri'nin deneyimli kadroları önce harareti düşürmeyi, daha fazla tahrikte bulunmayacak bir sessizliği uyguluyorlar.
Ayranı fazla kabartılmış bir tavır, oradaki iki askerimizin serbest bıraktırılmasını geciktirecek bir kamuoyu yaratabilir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr