Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz'ın, "seçimleri ertelemek çağrısı" bağlamında bir anı...
Carter'ın ABD Başkanı seçildiği yıllarda, Necmettin Cevheri ABD'ye gitmişti.
Dönüşte, izlenimlerini, devrin Başbakanı Süleyman Demirel'e şöyle yansıttı:
"Yeni Başkan Carter, fıstık yetiştiren bir çiftçi.
Bir davette masa komşum içki ile birlikte önümüze konulan bir çanak fıstığı elinin tersiyle itti.
- Fıstıktan bıktım - dedi.
Tabii ki yeni Başkan Carter'ı kastediyordu.
Masadaki bir diğer konuk, ona şöyle bir fıstıki makamından bir demokrasi dersi verdi:
- Hiç itiraz etme.
Daha 4 yıl fıstık yiyeceksin.
Kendini alıştır -
Böylece, halkın oyuyla seçilene saygı duyulması gerektiğini anlatmak istemişti.
Bizde ise seçimler yapıldıktan birkaç ay sonra, yeniden erken seçim lafları başlar.
Seçim dönemi dolmadan seçime gidilir."
Fıstıki makamdan demokrasi dersi, gerçekten önemlidir.
Halkın hür iradesiyle seçtiklerinin, görevde kalmaları ve buna saygı gösterilmesi gerekir.
Bu açıdan bakıldığında, Başbakan Mesut Yılmaz'ın "1990 baharında genel seçim kararını erteleyelim" çağrısına "gördünüz mü seçimden korkuyor" diye karşı çıkmak yanlış.



Ancak...
Cevheri'nin anlattığı fıstıkçı Carter, 4 yıl için kimsenin onun otoritesini paylaşamayacağı biçimde, Başkan seçilmişti.
İstikrarlı bir "yöneten demokrasi" örneğidir.
Oysa...
Türkiye'deki durum, yöneten değil, "yönetemeyen" demokrasidir.
Anayasa'daki son değişiklik seçim sistemi için 2 ilke öngörmüştü.
- Temsilde adalet: Yani mümkün olduğunca bütün siyasi görüşlerin ve partilerin Meclis'e yansımaları.
- Yönetimde istikrar: Yani seçim sandıklarından "istikrarlı, güçlü ve sürekli bir iktidarın" çıkması.
Kısacası...
Yöneten bir demokrasi.
Ne var ki...
Türkiye'de Anayasa'nın seçimler için getirdiği bu ilkelerden ilki fazlasıyla uygulandığı...
Hatta Meclis'in paramparça partiler yüzünden yamalı bohçaya döndüğü bir gerçektir.
Ama...
Sandıktan istikrarlı bir hükümet, yani yöneten demokrasi çıkaracak bir seçim sistemi yoktur.
İşte, o nedenledir ki...
Hükümet, CHP'nin pamukipliğine bağlı desteği, erken seçim ipoteği, başka bir seçim hükümeti kurulması için dayatmalar yüzünden önünün göremez haldedir.
Dünyanın ekonomik kriz tehdidi altında olduğu şu dönemde, Türkiye bir ayağı çukurda hükümetle yönetilmek gibi bir talihsizlikle karşı karşıyadır.



Meclis'te deneyimli aksaçlılarla konuştum.
Artık çoğu politikacı için istikbal sayılacak pırıltıları mazilerinde bırakmışlardı.
Siyasetten kişisel beklentileri yoktu.
Yılmaz'ın önerisini - ağızbirliği etmişcesine - yorumladılar:
"Seçim ne zaman olursa olsun... Yeter ki sandıktan gene istikrarsızlık çıkmasın.
- Yönetemeyen - demokrasi yerine, sandıktan- yöneten - demokrasi çıksın.
Bu nasıl olur?
Formüllerden biri seçimlere partilerin ittifak yaparak girmeleridir.
Tabii...
Hem ittifakın buna katılan partilerin oy sayıların aritmetik toplam haline getireceği sanılmasın.
Bazen 2 + 2 = 5 olmayabilir.
Örneğin...
3'de kalabilir.
Çünkü, partilerin tabanları bu evliliğe tepki gösterebilirler.
Yahut, 2 + 2 = 5 olabilir.
Bu da iki partinin iktidara yaklaşacak bir çoğunluk elede etmesinin görüldüğü hallerde diğer oylar için çekim alanı yaratması halidir.
Ancak...
Her iki durumda da oyların parçalanması önlenir.
İkinci formül "iki turlu seçim sistemidir."
Birinci turda yüzde 50'yi hiçbir parti aşamazsa, ikinci tura en yüksek oyu almış 2 ya da 3 parti katılır.
Diğerleri kendi eğilimlerine göre bunlardan birini destekler.
Böylece Meclis istikrarlı bir çoğunluğa dayalı iktidar oluşturur.
Bütün bir yasama dönemi görev yapar.
Şimdi...
Seçim ilkbaharda ya da ertelenerek sonbaharda yapılmış ne farkedecek?
Sonunda şu dağınık ve istikrarsız tabloyla sandıktan gene yönetemeyen demokrasi çıkacak olduktan sonra...



Seçim yasalarını...
Anayasa'nın öngördüğü istikrar ilkesini içeren değişikliği gerçekleştiremeyen bu Meclis'te yeni gelecek olan Meclis "kopyalanmış" gibi olabilir.
Ancak...
Hadise gündeme istikrar sorunu nedeniyle gelmiş değil.
Sorun...
"Dünya ekonomik krizin içinde çalkanırken, Türkiye'nin önünde sadece 3 ayı kalmış bir hükümetli yönetilmesindeki sakıncadır.
Dahası...
Yılbaşında kurulacak olan yeni hükümetinde önünde sadece 3 ay bulunmasıdır.
Böyle iğreti bakanlarla Türkiye ekonomisi yönetilemez.
Çetelerin üzerine gidilirken kadro değişimi seçim arifesindeki bürokrasinin tereddütleri ağır faturalar çıkartır."
Bu Meclis,iç siyasetin küçük hesaplarından sıyrılıp Türkiye'nin büyük yaraları için gerçekçi kararlar vermek sorumluluğuyla karşı karşıyadır.




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr