MESLEK hocam Metin Toker, seçimler öncesi nabız tutmak için İzmir’e gitmek isterdi.
İzmir’i siyasetin “işaret fişeği” olarak görürdü.
Siyasette geleceğin değişim ve dönüşümlerinin habercisi İzmir’di ona göre...
Metin Bey’in “görünmezlere göçünden” sonra ben de onun izinden yürüyorum.
Bakınız... İzmir’le başlayan rüzgâr, tüm Ege ve Akdeniz sahil kentlerini etkisi altına aldı.
Hatta İstanbul’un Avrupa sahil ilçelerini ve Trakya’yı da...
O nedenle sadece İstanbul’daki Kemal Kılıçdaroğlu-Gürsel Tekin başarısına takılıp kalmamak, İzmir’i iyi tahlil etmek gerek.
İzmir’in MR’ı
ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “İzmir’in şehir suyu arsenikli” diye bir laf atmıştı ya ortaya... Uzun süre konuşuldu. Başkan Aziz Kocaoğlu’nu vurmak için kullanıldı.
Ama etkili olmadı.
Hatta bir mitingde İzmirli bir hanım, şöyle bir pankart açmış:
“Aziz Başkan senin için sek arsenik içerim. Seni yedirmem.”
Zekâ pırıltısı olan bir tavır.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Milliyet yazarları, Genel Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin’in öğle yemeği konuklarıydık.
Kocaoğlu Başkan, “İzmir modelinin MR’ını” yansıttı.
Her başarı gibi bunun da arkasında “çok çalışmak” ve “örgütlü çalışmak” var.
Örneğin... İzmir Belediyesi 30 bin öğrenciye burs veriyor.
Bu 30 bin öğrenci “1 genç kız + 1 delikanlı” formülüyle 15 bin “gönüllü abla ve ağbiye” dönüşüyor.
Henüz ilköğretim çağında olan öğrenci evlerine düzenli ve sürekli olarak gidiyorlar.
Çocuklara ders veriyorlar. Birlikte kitap okuyorlar. Yürüyüş yapıyorlar.
Peki neden “1 genç kız + 1 delikanlı” formülü?
Aile değerlerine saygı ve asılsız dedikodulara meydan vermemek için...
Bir başka örnek... 85 duyarlı mahalle önceden saptanmış.
O mahallelerde her cadde, her sokak, her ev tek tek CHP’liler tarafından ziyaret edilmiş.
Sadece bu 85 yörede değil, İzmir’in tüm mahallelerinde 40-50 oyu yönlendirebilecek halk liderleriyle sürekli konuşulmuş.
“Semt evleri” de, eski “halk evlerini” andıran önemli bir uygulama.
Daha böyle bir dizi etkinlik...
Aziz Kocaoğlu’nu halk seviyor.
İlginçtir ki, oylarını en çok varoşlarda artırmış.
Yeni kültür merkezi başta olmak üzere hizmetlerin yanı sıra başkanın “dürüst” kişiliği de önemli bir etken.
Sürekli diyaloğa açık, diğer partililerle ilişkileri iyi.
Köken ve inanç farklılıkları onun tarafsız ve hoşgörülü çizgisinde sapma yaptırmıyor.
Peki Başbakan Erdoğan’ın “İzmir nasıl anılır biliyorsunuz” iması AKP oylarını aşağıya çekmiş olabilir mi?
Başkanın yanıtı “Evet” oluyor.
Ve de gülerek “İşin ilginç yanı, tepki gösterenlerin çoğu İzmir’de doğmuş değil. sonradan gelmiş.”
HEYKELE TÜKÜRMEK
SAHİLLERİN AKP zihniyetine tepkisi yerel seçimlerde sandıklara yansıdı.
Ama... MHP’den Antalya Kemer Belediye Başkanı seçilen Mustafa Gül, kendisinden önceki AKP’li Başkan Hasan Şeker’i bile aratıyor.
Daha ilk icraatında Kemer’in meydanındaki heykeli kaldırdı.
Erkek ve kadının “nü” figürleri rahatsız ediciymiş.
Son partisi AKP olan eski ANAP’lı 10 yıllık Başkan döneminde dikilmiş bir heykel bu.
Adı da “Aşk Yağmuru...”
Gerçekten güzel bir yapıttır. Müellifi Zafer Sarı’dır.
AKP’li başkanın müstehcen bulmadığını, MHP’li başkan “müstekreh” bulup kaldırıyorsa, vay benim “köse sakalım(!)”
Sahil yöreleri nereye belli... Kemer de geriye...
Aslında Mustafa Gül’ü daha önceki belediye başkanlığı döneminden tanırım.
Böyle bir zihniyette değildi. Sevilen delikanlı bir başkandı. Kemerliler arasında lakabı “Paşa” idi.
İhtiyacı olanın yardımına koşardı.
Maddi durumu çok bozuk bir taksi şoförüne trafik cezası kesilmişse, parasını “paşanın cebinden ödediğini” birkaç kez dinlemiştim.
Zamanla paşa mı değişti, yoksa devr-i AKP’de Kemerliler mi değişti?
Daha doğrusu “bir kısım Kemerliler” diyelim.
1973’ten bu yana 36 yıldır her yaz Kemer’e giderim. 1973’te Kemer, küçücük bir köydü. Doğa harikasıydı. 36 yılda beton istilasını yavaş çekilmiş bir film gibi yaşadım.
Ama... Turistlerin üstsüz güneşlendiği Kemer’de üstsüz heykelin kaldırıldığı bir zihniyet istilasını hiç öngörmemiştim.