Güneri Cıvaoğlu
Çiller'in çevresinde kalabilmiş son birkaç
"deneyimliler," şöyle demişlerdi:
"Yalım Erez ile gizlice anlaştığınız ve alternatif hükümet kurulması için onu görevlendirdiğiniz söyleniyor.
Çünkü, bu kadar gizli bir operasyon için, ancak ona güvenebileceğiniz kanaati var.
Zaten bu şüphe sebebiyle kimse, Erez'e fazla tepki göstermiyor.
Gerçi... Başkanlık Divanı'nda - resmen - söyleyemezsiniz, ama, artık herhalde bize güveniyorsunuzdur. Böyle bir şey varsa, biz de bilelim."
Çiller, partinin bu eski çınarlarına güvence veriyor:
"Kesinlikle böyle bir şey yok. Yalım Bey'le yollarımız ayrılmıştır. Hiçbir şekilde onaylamadığım arayışlara kendiliğinden girmiştir."
Çiller'in bu güvencesine rağmen,
DYP kurmayları, hala kuşkuluydular.
Daha ilk günden itibaren,
Çiller'in hep yanında yer alan, bütün kararlarında etkisi ve payı bulunan, ona büyük destek veren
Erez'in kopabileceğine, akılları hiç kesmiyordu.
Herhalde bu
kurgu, konutta hazırlanmış bir
gizli senaryonun uygulamasıydı!...
Dün Grup Yönetim Kurulu kararıyla
"Erez'in savunmasının istenmesi ve Yüksek Haysiyet Divanı'na verileceğinin" açıklanması,
Çiller ile
Erez arasında
"şike ayrılık" kuşkularını gidermiştir.
Yalım Erez, dün sabah sekreteri vasıtasıyla, akşam
9'a kadar geçerli olmak üzere,
Çiller'den randevu istemişti.
Ancak
"edindiğim izlenim, Çiller'in benimle görüşmeyeceğidir" diyordu.
Gerçekten...
Çiller, bu görüşmeyi kabul etseydi, ileride kendisini zor durumda bırakacak açıklar vermiş olacaktı.
Şöyle ki:
"Sırf kendi Başbakanlığı tutkusu uğruna, Türkiye'yi bu hükümetle ve bunalımda bırakmakta direniyor" imajını çizecekti.
Çünkü,
Çiller'e
"liderlerin katılmayacağı, ama DYP'den birinin Başbakanlığı'nın kabul edileceği hükümet önerisi" sunulacaktı.
Çiller... Herhalde,
Erez'in
Başbakan adayı olacağını sezinlemeyecek kadar politikadan habersiz değil.
Son haftalarda oluşan formül buydu.
Çiller, Erez'in Başbakanlığa yürüyeceği yolun taşlarını döşemeyi içine sindirememiştir.
Kendi tuttuğu yolun - sonu gelmiş -
çıkmaz sokak olduğunu bilse de...
DYP zirvelerinde,
"bu hükümetin bitmesi gerekiyorsa, onu da biz yapmalıyız" görüşü, giderek yaygınlaşıyor.
Onlara göre...
"Hükümetin büyük ortağı RP, 8 yıllık kesintisiz temel eğitimi hükümete getiremeyecek ve imzalamayacak. O zaman Çiller, yetkili organları toplayarak, hükümeti noktalayacak.
Yeni hükümet için - anahtar - rolünü üstlenip, kendi Başbakanlığı'nda bir geniş tabanlı hükümet isteyecek."
Yahut...
"Erbakan ve Bakanları, 8 yıllık eğitimi imzalayacak... Ama Meclis'ten geçirtmeyecek.
DYP gene, yetkili organlarının kararıyla hükümetten çekilecek. Kamuoyuna - işte İmam Hatip ortaokullarının kapatılması için kararda Refah Partisi'nin imzaları - sloganları atılarak, seçime gidilecek."
Böylece - güya -
RP oyları tüketilecek.
Aslında bunlar,
"büyüklere masallar..."
Zaman çalma oyunu.
Askerin deyimiyle
"sonuç vermeyecek oyalama muharebesi..."
Herkes biliyor ki... Ortak Hükümetin zirvesinde kararlaştırılan strateji, şu ilkelere dayalıdır:
1)
MGK kararlarını zamana yaymak ve tansiyonu düşürmek.
2)
TSK zaten darbe yapmaz. Ama darbeye çanak tutmamak için ordu da kaşınmasın.
3) Tartışmalarda hedef değiştirilsin, ordu yerine medyaya yüklenilsin.
4) Meydanlarda gövde gösterileri yapılsın,
"çok sıkışırsak, seçime gideriz" gözdağı verilsin.
5)
Temmuz Askeri Şurası aşıldıktan ve
4 kuvvet komutanı emekli edildikten sonra, manzara değişir.
Çiller'in ve kurmaylarının büyüklere masalları, işte bu
5 maddelik
"zamana yaymak - Ağustos'u aşmak" planının - kimsenin yutmadığı - söylemidir.
Bu durumda
Anavatan'a göre muhalefetin hükümeti düşürmek için gensoru önergesi
Pazartesi veriliyor.
276 "kırmızı" oy için müthiş bir mücadele yaşanacak.
Ama, buna karşın,
"beyaz" oylar için de,
"olağanüstü teşvikler" dağıtıldığı fısıltıları yankılanmakta.
Olağanüstü teşvikle, bakanlık vaadini bir arada alan
"çift kat kaymaklı ekmek kadayıfı" talihlilerinden de söz ediliyor.
Yani...
Siyaset kulisleri kötü kokuyor.
Bu hükümet bir saat daha devam etmemeli.
İkinci saat kurulan hükümet ise, nasıl olacak?
Aynı tablo yeniden oluşacaksa, seçim çare mi?
Darbe elbette çare değil. Demokratik rejim içinde çözüm nasıl bulunacak?
Siyasetin
kıblesi kalmadı.
Yazara Emailg.civaoglu@milliyet.com.tr