Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu bağlamda Nobel adayı psikiyatr Vamık Volkan'dan birkaç satır... "1998 temmuzuydu. Gazetelerin baş sayfalarında bir fotoğraf gözüme ilişti.Fotoğrafta uzun kollu gömlek giymiş bir adam, bir otomobilin camından bakıyordu ve sağ eliyle bir ayakkabıyı havaya kaldırmıştı; parmaklarından birinde büyük ve pahalı bir yüzük takılıydı.İşin garip yanı, adam sanki elinde şapka ya da eldiven varmış gibi kaldırımdakileri elindeki ayakkabıyla selamlıyordu.Fotoğraftaki kişi Yusuf Habibi, Endonezya'nın yeni devlet başkanıydı.Söz konusu fotoğrafın altındaki haberde, Habibi'nin bu ayakkabıları Endonezya'nın başkenti Cakarta'daki bir marketten sadece 2.70 ABD doları ödeyerek aldığı bildiriliyordu."...................Prof. Vamık Volkan, Habibi'nin bu görüntüsünü şöyle yorumlamıştı:"Bu ucuz ayakkabıları yurttaşlarına göstererek kendisini Endonezyalılarla özdeşim kurabilecek bir figür olarak sunuyor."Ya parmağındaki kocaman taşlı pahalı yüzük... Bileğindeki altın "marka" saat?Ucuz ayakkabıyla aralarındaki çelişki?...................Politikacılar böyle "plastik halkçılığı" seviyorlar. Kolay propaganda.Diyetisyenleri olan pahalı yaşam bedenlerinin, gecekonduların yoksul sofralarında iftar açmaları bana Mercedes limuzin makam otosu penceresinden, pahalı yüzük taşıyan parmakların ucuz papuç sallaması gibi geliyor.....................Prof. Vamık Volkan, "plastik halkçı" olmayan liderler arasında Atatürk örneğini veriyor.Prof. Volkan'dan "simge" olayı yansıtayım... Atatürk "harf devrimi" komisyonunun başındadır. Önce 1928'de Türkiye'nin sayı sistemini Batı'nınkine uygun hale getirir.Yeni alfabe, ağustos ayında, bir akşam halka açıklanır.Elindeki bir kâğıdı, ortadaki bir gence verir. Okumasını ister.Genç, Latin harflerini görünce şaşırır. Sonra komisyon üyelerinden birini çağırır. Kâğıtta yazılı olan mesajı yüksek sesle okutturur.Ve...Ayağa kalkar. Bu mutlu gün için rakı kadehini kaldırır. Yeni alfabe şerefine, geleceğin "aydınlık Türkiye'si" için içer.Onu dinleyen halkına şöyle der:"Geçmişte ikiyüzlüler (Osmanlı seçkinleri) bu içkiyi binlerce kez kendi yuvalarında gizlice içtiler. Ben ikiyüzlü değilim. Kadehimi bir kez daha ulusumun şerefine kaldırıyorum.".....................Atatürk'ün sırtında turid ceket, altında golf pantolon, şık iskarpinle yerde oturmuş yoksul köylülerle yemek yerken fotoğrafları vardır.Ama görüntüleri arasında tezat algılanmazdı. İçtenliğinden kuşku duyulmazdı. Çünkü İslamda yasak olan rakıyı "gizlice" değil, "açıkça" içerek ve bunu söylemiyle vurgulayarak verdiği içtenlik ve dürüstlük örneklerinden farklı alanlarda tekrarladığı yüzlercesi ile vicdanlarda tertemiz kişiliğini resmetmişti.Bu samimiyet, ona duyulan bu inanç, devrimlerin büyüsüdür......................1 Ağustos 1929'da Latin harfleriyle yeni alfabe, Türkiye'nin "resmi" harf sistemi olur.10 yıl olarak öngörülen geçiş süreci, Atatürk'ün kararlılığıyla 3 ayda gerçekleşir.Bakanlar Kurulu kararı ile "başöğretmen" ilan edilir. Yurt gezilerinde kara tahtalar kurulur. Elde tebeşir, ders verir.....................Atatürk ne Mercedes limuzin penceresinden ucuz papuç sallayarak "plastik halkçılık" yaptı... Ne -yıllardır örnekleri o kadar çok ki satırlarımın belirli bir adresi olamaz ama- gecekondudaki yoksul sofralarına makam aracıyla iftara gitti.Onun elinde "tebeşir" vardı.Anıtkabir'de yattığı yerden hâlâ "öğretiyor..." g.civaoglu@milliyet.com.tr Ramazanda gecekonduların yoksul sofralarında "varlıklı siyasetçilerin" iftar açmaları gelenek oldu.