YAKIN gelecekte 3 darboğaz görünüyor. 1- Referandum
2- 2011’de genel seçimler
3- Cumhurbaşkanlığı seçimi
....................
Sonuncusu daha şimdiden gündeme geldi.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı süresi 7 yıl mı, yoksa 5 yıl mı?
Tartışmalar başladı.
Bütün işaretler, “Başbakan Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkmayı kafasına koyduğunu” gösteriyor.
Erdoğan’ın 2011 için, “katılacağım son genel seçim” söylemi -çok büyük olasılıkla- yol haritasının “aktarma durağını” işaretlemekte.
Başbakan Erdoğan’ın “uzun yürüyüşünü” açayım.
2011 genel seçimlerini alarak tek başına AKP iktidarının başbakanı olarak siyaset ve misyonunu sürdürmek...
Ardından Gül’ün Çankaya Köşkü’ndeki görev süresinin 5. yılını dolduracağı 2012’de, halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçilmek.
Geçen yılki anayasa değişikliğiyle “5+5” formülüyle 2 dönem Cumhurbaşkanlığı yapmak...
Böylece...
7 yıl Başbakanlıktan sonra 10 yıl da Cumhurbaşkanlığı yaparak Türkiye yönetiminin 17 yıl süreyle “tek adamı” olmayı hedefleyen bir yol haritası bu.
GAZETECİNİN ÖLÜM ORUCU
ACABA “Mustafa Balbay’ı mı okuyorum” oldum.
Onun kelime heceleriyle oynayarak mizah ürünü zekâ pırıltılarını hep sevdim.
Özlüyorum...
Ama...
Balbay değilmiş.
Gerçekten onun yazılarını arıyor gözlerim...
Gerçi arada bir “mahpushaneden” yazıyor ama az...
Kesmiyor.
530 gündür içeride yatıyor.
Sanki “ihtiyati” tedbir olarak değil de kesinleşmiş bir mahkeme kararının cezasını çekiyor.
Durumu “bu kadarı da olamaz artık” dedirtiyor.
Zaten son duruşmasında da kendine özgü üslubuyla isyanını ortaya koymuş.
Tuncay Özkan da aynı yazgıyı yaşamakta.
“İhtiyati önlem” olarak tutuklu değil de “kesinleşmiş mahkeme kararının infaz edildiği bir hükümlü...”
Yargıya saygılıyız ama hukukun kapsama alanında olması gerektiğinin de bilincindeyiz.
Zaten...
AKP’de artık vicdan sızılarının dışa vurumu apaçık ortada.
Örneğin...
Önce...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç...
Ardından Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin ve nihayet Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “insaf” saflarında yer aldılar.
“Darbe” yapacakları iddiasıyla TSK’lılar serbest ama onlarla konuşan gazeteciler hâlâ tutuklu...
Tutun ki Balbay ve Özkan darbeci...
Neyle yapacaklar?
Kalemle mi, bilgisayarla mı?
Mahpushanede onlara bilgisayar yasakmış.
Darbe silahı mı bu?
Mustafa Balbay son duruşmada şöyle demiş:
“70 yıl önce cezaevinde daktilo verilmiş ancak bize verilmiyor.”
Mustafa Balbay soruyor:
“Bu devletin ordusunun komutanları, darbeye eksik teşebbüs (nakıs teşebbüs G.C.) ederken, Balbay ve teğmenler tam teşebbüste mi bulunacak?”
Tuncay Özkan ise “açlık grevine başladığını” açıklamış.
Cuma gününden sonra ise “ölüm orucuna girebileceğini” söylemiş.
Balbay ve Özkan ile görüşlerimiz her zaman örtüşmez.
Ama...
İnsan hakları ve hukuk devletini güçlendirmek eksenli bir referanduma gidilirken bu manzara bir referanstır.