İmralı ve PKK’nın “açılımı dinamitleme eylemleri” sürüyor.
Gerilimi tırmandırarak, insanlarımızı ayrıştırarak ve karşı karşıya getirerek sürecin sabote edilmesi hedeftir.
Biliyorlar ki... Açılım sürecinin sonucuna doğru ilerlemesiyle ters orantılı olarak kendi varlıkları inişe geçecektir. Marjinalleşecektir...
Yani sorun “olmak ya da olmamak”tır.
PKK’nın varlığını sürdürmesi silahlı mücadeleye bağlıdır.
Demokratik çözümün yükselişi silahın çekim gücünün inişe geçişi olur.
İmralı’nın da elindeki kartların en etkin olanı dağdakilerdir.
İmralı ve PKK’nın “demokratik açılımı” kendilerine tehdit olarak görmelerinde yadırganacak bir şey yok.
Artı...
Sınırların ötesinde başta ABD ve Kuzey Irak olmak üzere İran ve Ermenistan kaynaklı uluslararası rüzgârlar da PKK’nın yelkenlerini doldurmuyor.
ABD’nin Irak’tan çekilirken, geride bir “PKK sorunu” bırakmanın sakıncalarını gördüğü yolunda izlenimler yoğunlaşmakta.
PKK’nın tasfiyesi için dışarıdan “lojistik” kaynakları kesilmenin eşiğinde.
Zaten “açılım süreci” böyle bir uluslararası ortak paydada uzlaşmayla start almıştı.
Cumhurbaşkanı Gül’ün “Türkiye için altın fırsat” ve Başbakan Erdoğan’ın “Yılbaşına kadar açılım gerçekleşmeli, hatta yılbaşı bile geç olur” söylemlerini hatırlayınız.
Herhalde gece rüya görüp ertesi gün kamuoyuyla paylaşmış değiller.
Bir bildikleri olmalıydı.
PKK’nın bilmediği savaş sanatı
PKK ve İmralı da bütün bunları algılıyorlar.
Üstelik, oluşan ortak paydadan yararlanarak Türkiye Kandil’i vurmak, sınır ötesi büyük bir harekât yapmak gibi eski yöntemleri bir kez daha kullanarak PKK’nın ve İmralı’nın ekmeklerine yağ sürmüyor.
Demokratik açılımla, içeride PKK’nın varlık nedenlerini tüketmeye yönelerek, Kandil’den dönüşlerin yolunu açarak, Kuzey Irak’ta ise beslenme kanallarını, destek ilişkileri keserek “silahsız tasfiye” çizgisine geçiyor.
Kandil’deki yöneticilerin 60-70’inin bir şekilde Türkiye’ye gönderilmesi, kalanının İskandinav ülkeleri gibi farklı coğrafyalara dağıtılması, dağdakilerin başsız kalmaları, bir kısmının Kuzey Irak’ta eritilmesi, diğer kısmının ise Türkiye’ye gelmeleri çizilmiş bir yol haritası...
Zaten bir süredir PKK’dan kopan ya da kaçanlar Kuzey Irak silahlı kuvvetlerine katılmış bulunmaktalar.
Bütün bunlar, İmralı’nın ve PKK’nın alışık olmadığı, ayaklarının kayacağı yeni bir zemin...
İşte sokaklara indirilen eylemlerin nedeni bunlardır.
Daha fazla şiddet, kan, kutuplaşma, “ötekileştirme” psikolojisiyle tabanını korumaya çalışıyor.
Yola devam
Türkiye’nin oyuna gelmemesi ve “açılımı” sürdürmesi gerekir.
Türkiye’nin elindeki kartlar çok daha kuvvetli.
Şehirlere inen PKK milislerinin eylemlerine daha fazla şiddetle cevap vermek, açılımın hızını kesmek, demokratikleşme sürecinde frene basmak, eldeki bu güçlü kartları heba etmek olur.
Tam tersine, Türkiye, açılımı PKK ve İmralı’ya rağmen sürdürmelidir.
Akacak kanın sorumlusunun artık demokratik çözümlere sırt çeviren İmralı, PKK ve onların uzantıları olduğunu Kürt kamuoyuna apaçık göstermelidir.
Sokak çatışmalarıyla PKK’nın taban genişletmesini, tabanda ayrışım psikolojisi yaratmasını, sertleşmeleri “aikido” savaş sanatıyla karşılamalıdır.
Yani onların bu hareketlerini göğüslemeden, boşa alarak kendi rüzgârıyla savrulmalarını sağlamalıdır.
Rüzgârlar demokratik açılımdan yana esiyor.
Tozu dumana katan, sokakları şiddet gösterilerine mekân yapan görüntüler aldatıcı olmasın.
Eğer bu “aikido” çizgisine sağlam basılırsa bu ülkenin insanları için güzel günler uzak değil.
Buna karşılık, oyuna gelinirse, şiddete karşı şiddet yanlışına düşülürse, kuzey Akdeniz kuşağında iç savaş yaşamamış tek ülke olan Türkiye’ye yazık olur.
TANRI’NIN ARMAĞANI TOPRAK
Türkiye’nin “Tanrı armağanı” şu cennet topraklarını sevelim, ona kardeş kanı akıtarak kıymayalım.
Bakın size böyle bir örnek:
‘Tanrı’nın uluslara yaşamaları için toprak dağıttığı sırada, yemeye, içmeye ve zevke dalan Gürcüler geç kalmışlar.
Kendilerine geldikleri zaman çok geç...
Artık hiç toprak kalmamış.
Gürcüler Tanrı’ya, “Toprak dağıtılırken biz senin şerefine içiyorduk” diyerek, özür dilemişler.
Bunun üzerine Tanrı onları bağışlamış, kendisine ayırdığı toprağı onlara vermiş.‘
Gürcüler Kafkasya dağlarından bir esnemeyle Avrupa ve Asya’dan yay çizen topraklarını çok severler, güzelliğiyle gurur duyarlar.
İşte o topraklarda müzik de ulusal değerdir.
TİM’de (Türker İnanoğlu Maslak Show Center) yarın ve öbür gün Gürcü müziği ve harikulade danslarıyla “Samaia” gösterisi var.
Samaia iyilik ve kötülüğün ezeli mücadelesini anlatan 20 kısa öyküden oluşan nefes kesici bir gösteri.
Dünya turnesi 2001 yılından bu yana sürüyor.
1 milyondan fazla izleyiciye ulaştı.
Fransa’nın ünlü gazetesi Le Figaro, “Herkesin hayatında en az 1 kez görmesi gerekir” diye yazdı.