Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün Day-Lewis, son 10 yılın en önemli aktörlerinden biri...Ciddi bir oyunculuk eğitimi almıştır.Unutulmaz filmi; "My Left Foot (Sol Ayağım)" ile Oscar almıştı.Belleklerimize kazınan diğer birkaç filmini de anımsatayım.Milan Kundera uyarlaması "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği...""Son Mohikan...""Babam Adına." Scorsese'nin yönettiği "New York Çeteleri..." Bu son filmiyle ikinci Oscar'a da uzanması bekleniyordu.Esrarengiz de denebilir.Her şeyi bırakıp bir süre ortalarda görünmez.Yok olur.Ve bir süre sonra gene müthiş bir performansla beyazperdeye döner.Birkaç kadının ortasında kararsız kaldıktan sonra tercihi ünlü yazar (Marilyn Monroe'nun eşi Arthur Miller'ın kızı) Rebecca Miller oldu.İkisi Vakko'nun "Grand Classics" etkinlikleri için bu hafta Türkiye'deler.Bu festivallerden birincisi Londra'da, ikincisi New York'ta yapılmış."Büyük Klasikler" komitesinde Catherine Deneuve, Charlize Theron, Gywneth Paltrow, Kevin Costner, Meryl Streep, Nichole Kidman, Robin Williams gibi sanatçılar var.Cuma gecesi Ottomans'ta "Garand Classics"in gala gecesi düzenleniyor.Davetiyede "Uluslararası Film ve Moda Dünyası Yıldızlarının Katılımlarıyla" anonsu var.Önce bir kokteyl ve sonra "after party..."Daniel Day-Lewis ve Rebecca Miller'in etraflarının sarılı olacağını ve epey terleyeceklerini sanıyorum.Dilerim ki... Bu davette bizim sinema dünyamızın da film yönetmenleri, sanatçıları, yapımcıları olsun.Hatta sinema festivallerini düzenleyenler de...O gece gösterilecek klasiklerden seçimi Daniel Day-Lewis yapmış; "If..." .........................Daniel Day-Lewis'in Oscar aldığı "My Left Foot (Sol Ayağım)" filmi gösterilse, Türkiye'de belki demokrasinin "sol ayağı" da hatırlanırdı. İstanbul'da "Daniel Day-Lewis" heyecanı yaşanıyor. II. Dünya Savaşı'nda İngiltere'nin unutulmaz başbakanı Churchill, konuşmalarını hazırlar ve son kez gözden geçirirken bazı cümlelerin yanlarına notlar düşermiş.Örneğin..."Burada fikir zayıf, sesini yükselt" gibi.Kürsüye çıkar, konuşmasını yaparken, bu notlara göre sesine volüm yükseltmeleri ve düşüşleri uygularmış.Geçenlerde bir gazete köşesinde bu anektodu okudum.İlginç geldi.Günümüzün siyaset tartışmalarındaki üslup sertlikleri için bir izah gibi göründü.Fikir ayrılıkları olduğunda liderler -ve elbette R. T. Erdoğan- birden sesini yükseltiyor...Soru soran gazetecileri ya da -bazen- bir yurttaşı azarlıyor.Üslubunu sertleştiriyor.Bizim meslek, bu psikolojinin dışında değil.Hakarete varan satırlar oluyor.Suçlamalarında ölçü kaçıyor.Bu hırçınlık genellikle "Fikir zayıf, sesini yükselt. Gerilimi tırmandır. Hakaret et. Saldır" psikolojisini yansıtmakta.Özde de demokrat Toplum da inandığı liderlerin ve kanaat önderlerinin, kamuoyu oluşturan kalemlerin etkisi altında kalıyor.Onların üsluplarındaki iniş çıkışlar topluma yansıyor.Gergin, hırçın, sert, kavgacı bir sosyal doku oluşuyor.Bilgi çağının gereği olan diyalog, katılım, paylaşım ilkeleri referans olamıyor.Siyasetimizin moda söylemi "Herkes haddini bilsin" oluyor.Son günlerde yeni anayasa tartışmaları bağlamında her ses, bu "had" duvarına çarpıyor."TÜSİAD haddini bilsin...""Üniversite haddini bilsin...""Barolar haddini bilsin..." Çünkü..."Anayasayı Meclis yapar." Hani diyalog... Katılım... Paylaşım... Uzlaşma?Ortak yaşamın "sosyal mukavelesi" olacak yeni anayasa böyle mi hazırlanır?Üstelik..."Bu bir taslaktır. Her kurum, herkes fikrini söyleyecek, yeterince uzun süre tartışılarak bir ortak görüş oluşacak" diye formüle edilen "yöntem" böyle mi olur?Anayasa gibi bir temel metin için "sözde değil, özde demokrat" olmak gerek. gunericivaoglu@milliyet.com.tr SESE VOLÜM AYARI