Güneri Cıvaoğlu
Refahyol yaralı.
Sürekli kan kaybediyor.
Belki biraz daha gidebilecek... Sonra çökecek.
Bu
"son" anlar çok tehlikelidir.
Çünkü... Yaralıdır.
Çünkü... Sonunun olmadığını görmektedir.
Herşeyi yapmaya kalkışabilir.
İşte
Mayıs 1997 Türkiye'sinden
"inanılması güç" manzaraların izahı budur.
Ortaklığın
RP kanadı, orduya saldırıyor.
Mitinglerde
"biz buradayız, generaller nerede" sloganları atılıyor.
Çiller ise, maskeleri sıyıran ve gerçeği ortaya koyan köklü, onurlu medyaya saldırmakta.
Artık inanılırlığını yitirdiği için, miting alanlarında bu kez, rakamları çarpıtılmış, gerçekle ilgisi olmayan, sözümona belgeler dağıttırıyor.
Bu artık gidiciliği iyice belli siyasi heyetin emirleriyle, düzmece belge hazırlayan birkaç talihsiz bürokrat da, hazin sonu paylaşacaktır.
Flash TV baskını ve yaylım ateşe tutulması...
Hürriyet'in kurşunlanması...
Düzmece belgeler...
Kimbilir bu gece ya da yarın hangi saldırı?
1960'lı yıllardı.
Devrin
İçişleri Bakanı tarafından bir gece yarısı Meclis büroları basıldı. Çelik dolaplar kırıldı. Bazı teksir metinleri araştırıldı.
O zaman merhum
İsmet İnönü, tarihe geçen şu sözü söylemişti:
"Eşkıyanın gece yarısı ne yapacağı belli olmaz."
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün
İçişleri Bakanı tarafından bir gece yarısı basılması sonrası, zaten
"artık herşeyi yaparlar" kaygısı yaygınlaşmıştı.
O kaygılar gerçek olmakta...
Oysa, özellikle
Çiller, yakın tarihin sayfalarını biraz karıştırsaydı...
Bu ülkenin iktidara yanlış hizmetler sunan
Bumin Yamanoğlu gibi polislerle... Dehşetengiz
Tahkikat Komisyonları'yla... Basına saldırılarla sadece kendini kaçınılmaz bir kötü sona yaklaştırdığını bilseydi... Sadece kendinin değil,
Türkiye'nin başını da hangi serüvenlerle belaya soktuğunun bilincine varabilseydi...
İhtirasının, öfkesinin, duygularının bir parmak üstüne aklını yükseltebilseydi...
Tarihin son pişmanlık örneklerinden habersiz olmasaydı...
Keşke!...
Ne yazık ki...
Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete.
Olağanüstü Yüksek Askeri Şura toplantısı bağlamında birkaç satır:
1 )
YAŞ'ta
Erbakan'a bir güvenlik brifingiyle ordunun nabız atışları yansıtılacak.
2 ) Ordudan irtica gibi nedenlerle ihraç edilecekler listesi
Erbakan'ın onayına sunulacak.
3 )
YAŞ sonrası
15 orgeneral kendi aralarında toplanarak, durum değerlendirecekler.
Bugüne kadar
Refahyol'u düşürecek bir gensoru verildiğinde Meclis aritmetiği hesapları hep,
Anavatan içindeki
Truva atı varsayımına göre yapılırdı.
Yani...
Korkut Özal, Ali Coşkun, Cemil Çiçek ve birkaç arkadaşlarının
Refah Partisi'nin yanında oy kullanabilecekleri öne sürülürdü.
Dün, hükümet için muhalefetin gensorusu, siyaset kulislerinde yankılanırken,
Ali Coşkun'la konuştum.
"Oyunu nasıl kullanacaktı?"
Cevabı
"bu hükümetin bir gün bile devam etmemesi gerek. Hemen çekilmeli. Çekilmezse, düşürülmeli. Böyle devam etmesi mümkün değil. Elbette oyumu partimin doğrultusunda kullanırım" oldu.
Ya
Korkut Özal ve
Cemil Çiçek... Diğerleri?
Ali Coşkun "onların da tavrının aynı olduğunu" söyledi.
Zaten
Türkiye'de aklı başında hiç kimse, artık bu hükümetin devam edebileceğini ve devamında fayda olduğunu söyleyemiyor.
Sorun
"Refahyol'un, gider ayak yapmakta olduğu ve yapacağı tahribatın daha da büyümesini önlemektir. Bilinçsizce ve canhıraş saldırılarının Türkiye'ye zararlarını olabildiğince alt düzeyde tutabilmektir."
Ayrıca...
"Hangi hükümet kurulursa kurulsun... Bundan daha kötüsü olamaz" yargısının yerine akılcı ve sorumlu bir yaklaşımla
yönetebilir demokrasiyi oluşturacak formülleri ve süreci üretmektir.
Çiller'le,
Erbakan'la ya da
Refahyol'la uğraşmak, artık neredeyse, geride kalmakta olan gereksiz çabadır.
Refahyol, tarihin muteber olmayan sayfalarında yerini alacaktır.
İleriye bakalım...
Türkiye iyi şeylere layıktır.
..............
NOT: Pazar akşamı
"Durum" programında
Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel ile söyleşeceğiz. Okuyucularımız, sorularını
0 212 215 51 70 numaralı faksa gönderebilirler. G.C.
Yazara Emailg.civaoglu@milliyet.com.tr