Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Annesi abartılı makyajı ve açık kıyafetleri ile tüm dikkatleri üzerine çekmeyi çok biliyordu.
Seksi ve cilveliydi. Flörte, dansa ve içkiye bayılırdı.
Babası ise gezici satış elemanıydı. Çekici bir adamdı.
Değişik kentlerde kimisini hamile, kimisini bebekli olarak terkettiği pek çok sevgilisi ve karısı vardı.
Nereli olduğu ve doğum tarihi ile ilgili konularda da yalan söylerdi.
Evlendikten bir kaç hafta sonra orduya çağrıldı ve 2. Dünya Savaşı'na katıldı.
O askerken genç gelin kendi anne ve babasıyla kaldı ve eğlencelere katılıp dans etmekten de hiç geri kalmadı.
Askerden dönüşte kocası başka bir kentte iş bulabildi. Gelin ailesiyle kalmaya devam etti.
Hamileydi.
Adam bir ev almaya çalışıyordu.

Ve rüyalarını süsleyen evi aldılar.
Adam karısını anne - baba evinden alıp yeni evlerine götürmek için otomobiliyle yola çıktığında keyifliydi. Nihayet kendi evlerine taşınabileceklerdi.
Ama kötü yazgı...
Hızlı ve pervasız araba kullandığı bilinen kocası, yolda gelirken kaza geçirmiş ve ölmüştü. Genç kadının bütün hayalleri yıkılmıştı.
Bir kaç ay sonra ölen kocasının adını verdiği bir oğlu oldu.
Yetim olarak doğmuştu ve daha bebekken annesi onu anneannesi ve dedesi ile bırakıp, evlenince yarım bıraktığı hemşire okulunu bitirmeye başka bir kente gitti.
Anneannelerin evinde hayat zordu.
Anneannenin seksi tavırları da tıpkı annesi gibiydi.
Ayrıca, sık sık çığlık çığlığa bağırıp küfürler ettiği, eşyaları kırıp döktüğü öfke krizleri tutardı.
Dedesi ise alkole sığınarak tüm bunlara katlanan sessiz bir adamdı.

Anne, okulu bitirip döndü. Gösterişçi ve kadın avcısı kişiliği ile ilk kocasına benzeyen bir adamla evlendi. Adam içki içiyor, kumar oynuyor ve sarhoşken karısına ve üvey oğluna terör yaşatıyordu.
Aile kısa bir süre sonra genelevleri, kumarhaneleri, rüşvet yiyen yozlaşmış politikacıları ve gangasterleriyle ünlü bir kasabaya taşındı. Kasabanın havası evdeki problemlere gaz verdi. Anne artık sadece eğlencelere gidip içki içmekle kalmıyor, kumar da oynuyordu.
Üvey baba ise, onu sadakatsizlikle suçluyor böylece her gece çığlık çığlığa kavgalar ediliyordu.
Çocuk daha 10 yaşında ailesinin adını korumak için dışarda mutlu bir yüz takınmayı öğrenmişti.
Uslu bir çocuk ve iyi bir öğrenciydi. Herşeyden sorumlu olduğu duygusunu yaşıyordu.
Başarıya tutkuluydu. Başarısızlık ise dünyanın sonu gibiydi. Mükemmelliyetçiydi.

9 yaşındayken doğan küçük kardeşi için bir baba figürüydü. 14 yaşına geldiğinde üvey babası annesini dövmeye başlamıştı. 16 yaşında iken bir keresinde sarhoş adam annesine makasla saldırmıştı. Delikanlı annesini üvey babanın elinden kurtarıp ona "Eğer onları istiyorsan, önce beni geçmelisin" dedi.
Adam makası bırakıp delikanlıyı dövmek için kemerini çıkarırken, o annesini ve kardeşini oturma odasına çekip kapıyı adamın suratına kapattı.
Kısa süre sonra adam ölümcül bir hastalığa yakalandı. Artık zavallı bir figürden başka birşey değildi. Beş yıl sonraki ölümüne kadar karısı hep yanındaydı.
Gencin hiçbir arkadaşı ya da öğretmeni evde tüm bunların olup bittiğinden şüphe bile etmiyordu. Programının izin verdiği kadar çok aktiviteye katılan sosyal ve başarılı öğrenciydi.
İyi saksafon çalıyordu.
Liseden ilk 10 arasından mezun oldu ve üniversite okumaya başka bir şehre gitti.
Okul harcı ve yeme - içme masraflarını karşılamak için yarım gün çalışıyordu.
Oxford'dan döndüğünde, Yale Hukuk Okulu'na gitti. Orada gelecekteki eşi Hillary Rodham'la tanıştı.
32 yaşında Arkansas'a, ABD'nin en genç valisi oldu.
1992'de, bu yaşam öyküsünün kahramanı Bill Clinton ABD başkanı seçilmişti.

.........

Kaynakça:
1. Jerome D. Levine, "The Clinton Syndrome"
2. Roger Clinton, "Growing Up Clinton"
3. Meredith L. Oakley, "On the Make, The Rise of Bill Clinton" Elaine Landau, "Bill Clinton and His Presidency" cmy...