Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AB Komisyonu tarafından "Türkiye'ye tam üyelik kapısını aralayan" rapor henüz açıklanmıştı.
Dışişleri'nin çok üst düzeyinde bulunan bir yetkili şöyle diyordu:
"Avrupa Şampiyonlar Ligi kurulduğu yıl, Galatasaray, bu ligde oynayacaktı.
Ali Sami Yen Stadı için neler yaptığımızı hatırlayın.
Tribünlere beton sıralar yerine koltuk düzeni... Kokteyl salonu... Elektronik scorboard... Avrupa standartlarında tuvaletler ve soyunma odaları... Kapıları elektronik göz ve monitörlerle izleme odası... Numaralı tribünlerin üstüne 16 kameralık yer... Ayrıca iki adet hareketli kamera düzeni... Voltaj değişimlerine karşı jenaratör ve regilatör... Avrupa standartlarında ışıklandırma vs.
Böylece...
Ali Sami Yen de, Avrupa Şampıyon Kulüpler Ligi'nde oynanan bütün maçlarda aranan standartlara göre yeniden düzenlenmişti.
AB'ye tam üyelik için de Türkiye, bütün kurumlarıyla yeniden düzenlenecek."


Yol arkadaşlığı

Zaten bunu yıllardır yapmak durumunda değil miydik?
Diplomat dostum şu "inceliğe" işaret etti:
"Tam üyeliğimiz Helsinki'de açıklandıktan sonra işimiz eskiye göre çok daha kolay olacak.
Çünkü...
Artık takım arkadaşı olacağız.
Paslaşacağız.
Bizim formda oynamamız, AB takımının da sorunu olacak.
Bir zorluğumuzu anlatırken, kaygılarımızı paylaşacaklar ve bizimle birlikte çözüm arayacaklar.
Oysa şimdiye kadar onlar bir başka dünyaydı.
Bizi anlamak, sorunumuzu paylaşmak ve birlikte çözüm aramak yerine, şablon dayatıyorlardı.
Elbette AB'nin standartlarına erişmemiz hedeftir.
Ama...
Bu yolculuğu el ele yapacağız, karşı karşıya gelerek değil."


Tercüme - i vaziyet

Bu sözleri güncele tercüme edelim.
Türkiye, 30 bin insanımızın kanını akıtan, bölücü PKK örgütünü aşmak ve bunun çok yönlü psikolojik olumsuzluklarını gidermek sürecindedir.
Ulus - devlet sürecini sağlıklı tamamlamak gibi yaşamsal ve büyük bir misyon gerçekleştiriliyor.
Etnik ve kültürel bir bütün oluşturulmakta.
AB dışarıdan gazel okurken ya da Türkiye saha dışında tutulurken, bu duyarlı gündem yeterince anlaşılamıyor veya anlatılamıyordu.
AB dayatıyordu.
Türkiye, tepki gösteriyordu.
Her iki tavır da olağan ölçülerin ötesindeydi.

Sıcak takip

Bu dayatma sendromu ortadan kaldırıldıktan sonra Türkiye'de demokrasinin Avrupa ölçütlerine erişme süreci, disiplin ve hız kazanabilir.
Sadece demokratikleşme değil bütün boyutlarda AB standartlarını yakalamamız gerekiyor.
Örneğin...
Enflasyon yüzde 60'larda süremez.
Ekonomi küreselleşir.
İdare, yargı, sağlık, eğitim, böylesine hazin durumda olamaz. (Sadece Kızılay bile bir ölçüdür.)
İnsan hakları çıtası, bugünkü düzeyinde kalmaz.
AB ile tam ortaklığa giden ince, uzun yolda ilerlerken bütün bu alanlarda zaten kabuk değiştirme sürecindeyiz.
Fakat... Dışlanmışlık duygularıyla kırık.
Avrupa takımları, Galatasaray'ı Şampiyonlar Ligi dışında tutup, "biz, bundan sonra sizinle ancak Ali Sami Yen'de şu, şu, şu düzenlemeleri yaparsanız oynarız yoksa ne siz gelin ne de biz Türkiye'de oynarız" diye rest çekseydi, fena halde tepki koyardık.
Ama...
O yıl Avrupa Şampiyonlar Ligi yeni kurulmuştu.
Bize "hep beraberiz. Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak bütün takımların sahaları için standartlar saptandı. Bu şampiyonada yer alacağınız için standartlara siz de uymalısınız" denince, durum farklıydı.
O zamana göre reform sayılabilecek değişimler, Ali Sami Yen'e keyifle ve heyecanla yapıldı.
Galatasaray ve Milli Takım, sadece saha değil, zihniyet değişimiyle de şimdi Avrupalı.
Gene AB'ye dönelim...
Aralık ayındaki Helsinki Toplantısı'nda Türkiye'nin tam üyeliği açıklanırsa, Avrupa ile yol arkadaşlığının psikolojik ortamında birbirimize "sorunlu" değil, "sorumlu" olabiliriz.
Bir sonraki aşama olan "yoldaşlığı" konuşabiliriz.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr