Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Dün, 16 yıl öncesinin bir gecelik aşkıyla karşılaştım.
Tarih, 19 Şubat 1982...
Adı, GÜNEŞ'ti.
Onu, nasıl sevmiş... Nasıl okşamıştım.
19. 2. 1982'de yayınladığımız ve Genel Yayın Yönetmeni olduğum GÜNEŞ'in ilk sayısından söz ediyorum.
Dün, PİAR'ın Başkanı Bülent Tanla, odama bu ilk sayı ile girdi.
Beni 16 yıl öncesine götürdü.
O ilk nüshanın 1. sayfa manşetinde, PİAR'ın yaptığı kamuoyu araştırması vardı.
"TÜRKİYE'Yİ SAĞLAM AİLE YAPISI AYAKTA TUTUYOR."
Hemen altında, Bedri'nin bu konuda bir karikatürü...

Bu manşet kimilerince eleştirilmişti.
İlk sayı için bekledikleri manşet;
"Bir büyük skandaldı!"
Ya da...
Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın demeci...
Aslında o tür haberlerimiz de hazırdı.
O zaman ki Ankara Temsilcimiz Cüneyt Arcayürek, birkaç klasör dolusu özel haber vermişti.
Ama...
Arcayürek de dahil, gazetenin kurmaylarıyla şöyle düşünmüştük:
"Biz, en iyi aile gazetesini çıkaracağız.
Sayfalarımız bütün aileyi kucaklayacak.
Çocuklar, gençler için sakıncalı olmayacak.
Güleryüzlü, yapıcı, sevecen, gerçekçi, demokrat, örf ve geleneklere, inançlara saygılı bir aile yayını yapacağız."
O halde, bu özelliğimizi, daha ilk sayımızda ortaya koymalıydık.
PİAR'a araştırma işini verdik.
Çok ilginç bir gerçekle karşılaştık.
Fert başına milli geliri Türkiye'deki kadar düşük... İdeolojik şiddet örgütlerinin kol gezdiği... Günde 20 - 30 kişinin terör kurşunlarıyla can verdiği... Ayrılıkçı kara tezgahların kurulduğu... Issızlığın, milyonları vurduğu... Demokrasinin, pamuk ipliğine bağlı ya da namlu ucunda olduğu bir toplum Güney Amerika'da veya bir başka coğrafyada varlığını asla sürdüremezdi.
Ama, bu mucize, Türkiye'de oluyordu.
Mucizenin kimyası, "Türkiye'nin sağlam aile yapısıydı."


Bir göz gecekondu da aileler, işsiz akrabalarla beraber, yatağını, ekmeğini, sigarasını, üç beş kuruşunu, çayını, peynirini paylaşıyordu.
Müthiş bir dayanışma vardı.
İlk gün, işte bütün bu saptamalarla, manşetten araştırmamızı verdik.
Daha birinci sayımızda aileler, sayfalarımızda kendini buldu.
Yayınladığımız günden itibaren "birinci" gazete olduk.


O gazeteden isimler geçiyor zihnimden.
Sayfayı birlikte hazırladığımız İsmail Cem, şimdi Dışişleri Bakanı...
Beraber olduğumuz arkadaşlarımızın çoğu başka gazetelerde, TV'lerde yönetmen, yazar oldular.
Bazılarıyla aynı çatı altındayız.
Örneğin, Melih Aşık, Bedri Koraman, Tugay Bayatlı, Burçak Evren ile MİLLİYET'te...
Uğur Dündar ile Kanal D'de...
Atladığım isimler olabilir. Bunlar hemen akla gelenler.

1998 Türkiyesi

Tanla, 16 yıl öncesinin bu ilk sayısını neden getirmiş?
Bu sorunun cevabı, yazıyı, nostaljik düş gezginciliğinden çıkarıp, güncele getiriyor.
CHP'nin yaşıtı olduğu Cumhuriyet'in 75. yıldönümü bağlamında, kampanyası aynı konuda...
Afişler bastırmışlar...
Üzerinde kabalalık ve büyük bir aile...
3 nesil bir arada...
Dede, anneanne, büyükbaba, babaanne, onların artık herbiri anne, baba olan yetişkin kızları, oğulları... Onların çocukları... Yani torunlar var.
Afişle ilgili bilgi notundan bazı satırlar yansıtayım:
"Türk ailesi, geleneklerine bağlı, fakat toplumcu ve ileriye götürücü yeniliklere açık, aile bağlarını güçlü tutan, her zor durumda birbirine destek olan ve bu güçlü bağlar sayesinde iyiye gitmek isteyen ailedir.
Ve Türkiye, her türlü ekonomik ve siyasi güçlükleri, çeşitli zor dönemleri, çoğu kez halkı gözden uzak tutan uygulamaların dayatmalarını, sonuçlarını, toplumsal patlamalara dönüşmeden aile yapısının güçlülüğü sayesinde, aşabilmiştir.
Başka bir deyişle...
Türkiye'yi ayakta tutan, sağlam aile yapısıdır.
CHP, Cumhuriyet'in asıl sahibi bu aile fotoğrafı ile bütünleşiyor."


Fotoğraf, Türkiye'nin sosyal bileşiminden, gerçeğe çok yakın seçmelerden oluşuyor.
Camiye giden bir dede...
Aile için Kuran okuyup, dua eden başı örtülü bir büyükanne...
Çağdaş görüntülerde yetişkinler.
Bilgi çağının torunları...
Bu görüntüyü, böyle bir sosyal gerçeği kucaklamak, onunla bütünleşmek doğru olanıdır.
O görüntüde, Sunni de, Alevi de hiç ayırt edilmiyor.
Etnik farklılıklar da...
Çünkü, bu büyük ailede hepsi var.
Hatta, bir Alman gelin bile konabilirdi.
Zaten...
Sağlam aile yapısının özelliği, farklılaşmak, ayrılmak değil, dayanışmak...
O doku ile uyuşmak, gazeteden TV'ye, siyasi partiye, lidere kadar başarının kimyasıdır.
Yeter ki...
Samimi olsun.
İmaj cilası olmasın.
Baykal ve kurmayları, yörüngeyi sezinlemişler...
Ama...
Halkın da, samimiyeti sezme yetisi çok güçlüdür.




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr