Çankaya Köşkü’nün özgül ağırlığı zaman zaman devreye girer.
Tansiyonun yükseldiği ve siyasetin kitlendiği süreçlerde gözler Çankaya’ya döner.
Liderlerle “yuvarlak masa” zirveleri Çankaya klasikleridir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül halefleri gibi bu işlevi sürdürüyor.
“Or”ların Genelkurmay’daki toplantısı ile Ankara’da hava ağırlaştığında Başbakan Erdoğan ve İlker Paşa’yı Çankaya’ya davet etmesi, birlikte yemeğe geçilmesi iyi bir vitrindi.
Ama görüntünün arkasında anlamlı adımlar atıldığı da hissediliyor.
İstanbul Başsavcısı’nın, özel yetkili savcılara ve emniyete gönderdiği genelge bir örnektir. “Gözaltı” gibi durumlarda kendisinin ya da yardımcılarının imzasının olması zorunluğunu koyması Çankaya zirvesinden bir esinti olabilir.
Buna karşılık, Albay Çiçek’in ıslak imzasıyla ilgili askeri kriminal raporu, askeri savcının Çiçek için tutuklama istemi, Balyoz planının -gerçek ise- kaydıyla bile olsa, askeri bilirkişi tarafından “seminer amacını aşan darbe planı” olarak tanımlanması, “suç işlendiği” saptaması da zirve esintisi olamaz mı?
Ayrıca...
Başbakan ile Genelkurmay Başkanı’nın Doğramacı’nın cenazesinde yan yana fısıldaşırken verdikleri görüntü ve pazar günü de bir araya gelmeleri, “zirvede buzların eridiğinin” işaretleri.
Siyaset literatüründe böyle durumlarda “bahar havası” söylemi vardır.
Çankaya zirvesinden sonra “bahar havasının” başka işaretleri de hissediliyor.
Bazılarını ise henüz algılamış değiliz.
Ancak...
İktidarla asker arasında bulutların dağılmakta olduğu yanlış bir gözlem değildir.
İkinci adım
Çankaya’da ikinci adım “liderlerle” ikilli konuşmalar.
Hedef -sanıyorum- Anayasa’da değişiklik yaparak yargı reformunu gerçekleştirmek için görüş birliği sağlamak...
AKP’liler bile “kendi dayatacakları yargı reformunun çıkmaz sokak olduğunu” görüyorlar.
Referandum sandıklarından “hayır” oylarının daha fazla çıkması uzak ihtimal değil.
Riskli...
Ayrıca referandumun yapılması bile zor.
Anayasa Mahkemesi’ne takılabilir.
“İptal” ya da “yürütmeyi durdurma” kararları çıkabilir.
“Referandumun seçim olarak yorumlanması ve bu nedenle genel seçimlerden 1 yıl önce yapılamayacağı” yolunda içtihat da var.
Yani...
Boşu boşuna aylar sürecek bir gerginlik!
Daha şimdiden “referandum sandıkları” kurulmadan bunun “iktidar için güven oylaması” olacağı kampanyası başlatılmış bulunuyor.
Oysa...
AB’nin de önerdiği bir “yargı reformu” Meclis’te grubu olan bütün partilerin uzlaşmasıyla yapılabilir.
Ortak bir metin oluşturulur.
367’yi aşan nitelikli oy çoğunluğuyla, referanduma gidilmeksizin anayasa değişikliği yapılabilir.
İşte Cumhurbaşkanı Gül muhalefet partilerinin “kategorik” karşı tavırlarını değiştirerek uzlaşma zeminine yaklaşmalarını istemiş olabilir.
Gerçekten sağlıklı bir yargı reformu için uzlaşma kültürü önemlidir.
Ne var ki iktidarın kafasındaki model hiç de “çağdaş bağımsız yargı” yapılanmasına uygun değil.
Gene de Cumhurbaşkanı Gül’ün liderlerle konuşma amacını sadece “yargı reformu için destek” çerçevesiyle sınırlamak doğru olmaz.
Herhalde iktidar ile muhalefet arasında tansiyonu düşürecek bir “söylem diyeti” de önermiş olabilir.
“Boğazın 9 boğum olduğunu hatırlamak ve ağzına geleni olduğu gibi söylemek” siyaseten “darül harp” havasını estiriyor.
Medya vaizleri
Cumhurbaşkanı’nın yargıyla da zirve dizisi önemlidir.
“İktidar/asker”, “iktidar/muhalefet” ve “iktidar/ yargı” üçlemesi Ankara’ya çöken ağır havayı dağıtabilir.
Fakat...
Bu arada bir de “iktidar/bir kısım basın” sorunu tırmanışta.
Son etiketin üzerinde “medya vaizleri” yazıyor.
“Medya müezzinleri” literatürün son söylemi.
Hayırlara vesile olsun...
İNTİHAL
In style dergisi için birkaç gazeteciden röportaj yapmaları istendi.
Bir ünlü kadın seçmeleri ve ona 3 soru sormaları istendi.
Ben Şevval Sam’ı seçtim.
Sanatı ve güzelliği elbette önemli ama duruluğu, yalınlığı, harbiliği, dostluğu bana bu seçim için yürek asisti yaptırdı.
Bu özel insana, özel sorular sormak istedim.
Kadınlar için söylenmiş, sevdiğim satırlardan 3’ünü sordum.
Günaydın’ın yöneticisi sevgili Şirin Sever soruları sevmiş.
“İşte Güneri Cıvaoğlu farkı” diye güzel bir yazı yazmış.
Teşekkür ediyorum...
Ancak, -hayal kırıklığı yaratmak pahasına- “soruların intihal olduğunu” da belirtmeliyim.