Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Nakşibendi Tarikatı Şeyhi Esat Coşan ve damadı Prof.Ali Yücel Uyarel'in Süleymaniye Camii bahçesine gömülmeleri için Bakanlar Kurulu Kararnamesi" tartışılıyor.
Çünkü...
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nde tekkeler, zaviyeler ve tarikatlar, hukuk dışı sayılmış ve Atatürk tarafından kapatılmıştır.
Bu durumda, Bakanlar Kurulu'nun bir tarikat şeyhi için daha Süleymaniye'ye defin kararnamesi çıkartması, elbette yadırganmakta.
İnançlara, din ve vicdan özgürlüğüne saygı ile Anayasa'nın değişmez temel ilkelerinin ruhu ve Hukuk Devleti'nin gerekleri, birbirine karışmamalı.
Hele kararname üzerine "1 milyon Nakşi oyunun kuşku gölgesi" düşüyorsa, tartışma daha da duyarlı hale geliyor.
Yarınlarda Nurcular'ın, Süleymancılar'ın, Işıkçılar'ın ve diğerlerinin de şeyhleri, damatları için Süleymaniye Camii'ne gömülme başvuruları olursa ne olacak?
Süleymaniye, tarikatlar kabristanına mı dönecek?

Dinler uzmanı Dr.Aytunç Altındal'dan da edindiğim izlenimlerle bir değerlendirme yansıtayım...
"Demokrat Parti döneminde, hilafetin yeniden hayata geçirilmesi ve bu sıfatın TBMM'de simgesel olarak tanınması gibi bir proje vardı.
Merhum Menderes'in 1950'lilerde DP grubuna
'siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz' söylemi, belki bilinçaltı... Belki de bu projenin dışa vurumuydu.
Süleymaniye, Selahaddin Camiileri'ndendir. Yani büyük toplulukların, ibadetlerin camisidir...
Hilafetin en büyük ismi Kanuni'nin gömülü olduğu yerdir.
O nedenle, elbette oraya gömülmek güzel bir istek.
Daha önce de Nakşiler'in büyük şeyhi Ahmet Gümüşhanevi, Sultan II.Abdulhamid'in izniyle Kanuni Sultan Süleyman'ın yanına defnedilmişti.
Osmanlı sultanlarının çoğu Nakşi olduğu için bu, belki anlaşılabilir bir tutum.
Ama... Ya Laik Türkiye Cumhuriyeti'ne ne demeli?
1970'li yıllarda adını Birinci Milliyetçi Cephe hükümetinin kuruluşuna ağırlık koyarak duyuran Mehmet Zahid Kotku'nun, Nakşiler'in şeyhi olarak Süleymaniye'ye gömülmesi, yanlışlıklar dizisinin ilk adımıydı.
Kotku, Nakşiler'i göreceli olarak müspet ilimlere daha yakın bir camia haline getirmişti.
Coşan da Siyasal İslam'a ve onun simgesi Erbakan'a tavır koymuştu.
Fakat, bunlar Süleymaniye'nin, tarikat kabristanı haline gelmesini gerektirmez."


Hele Bakanlar Kurulu, Umumi Hıfzı Sıhha Kanunu'nun gereğini ve ruhunu iyi yorumlamalıdır.
O yasaya göre:
"Mezarlık olarak saptanan alanlardan başka yerlere ölü defni yasaktır.
Bakanlar Kurulu, fevkalade hallerde mezarlıklar dışında ölü defnine izin verebilir".
O hükmün amacı; Ulusumuza büyük hizmetler vermiş, ulu devlet adamlarına anıtkabirler, anıtmezarlar yapılmasına yasal olanak sağlamaktadır.
Merhum Hafize Özal'ın, Yusuf Bozkurt Özal'ın ya da tarikat şeyhlerinin mezarlık dışı bir yere, üstelik Süleymaniye'ye gömülmeleri için böyle bir gerekçe oluşturan "ulusal fevkaladelik" nedir?
Anayasal laik devlet ilkelerinin ve yasa yorumunun ötesinde bir sanat yaklaşımı da yansıtalım...
Devlete ait çok değerli tarihi sanat, kültür ve mimari estetik harikası eserin, böyle ilave görüntülerle bozulması, bir kabristana dönüştürülmesi doğru mu?
Camiyi yapan Mimar Sinan bile kendi kabri için yolun karşı tarafını öngörmüştü.
Türbanlı bir milletvekilini Meclis'e sokmayanlarla, tarikat şeyhini Süleymaniye'ye gömmek için kararname çıkartanların aynı kişiler olması, düşündürücü değil mi?
Coşan'a ve damadına Allah'tan rahmet, ailelerine ve onlara gönül verenlere başsağlığı diliyorum.
Fakat... Yanlışları da ortaya koymalıyız.