Salı sabahları için takvim yapraklarına “siyasi düello” notları düşülür.
Parti gruplarında liderler kürsülerden salvo ateş açarlar.
Çoğu kez “Bu ne şiddet, bu celal” denir.
“Demokrasi kültürünün hâlâ hazmedilemediği” yorumları yapılır.
Altan Öymen’in yeni yayımlanan “Öfkeli Yıllar” adlı kitabını okuyorum da ne mesafeler almışız görüyorum. (*)
Paylaşayım...
‘ 1950’de Celal Bayar ve Adnan Menderes’in DP’si seçimleri kazanmış ve oy oranlarında değil ama seçim sisteminin gereği milletvekili sayısında büyük çoğunlukla iktidara gelmiştir.
Böyle bir parlamento aritmetiği üstünlüğüne rağmen ana muhalefet partisi lideri İsmet İnönü için nasıl da “infaz” girişimlerinde bulunmuş!
İzmir Belediye Başkanı Rauf Onursal “İnönü’nün, Osmanlı devletinin son halifesi gibi yurtdışına sürülmesi”ni istemiş.
Gerekçesi ise İnönü’yü ziyaret için Ankara’ya gelen CHP heyetlerini, İstanbul’da halifeyi ziyaret eden Osmanlı rejimi yanlılarına benzetmiş.
Söylemi şöyle:
“Sakıt (düşük) halifenin memleket dışı edilmesinin sebepleri, sakıt (düşük) şef (İnönü milli şef olarak anılırdı, G.C) için de mevcut olmak lazımdır (var olmalıdır).”
Hangi demokraside bir ana muhalefet partisi lideri sürgüne gönderilmek istenir!
Sürmek yetmez, asalım
Daha keskin olanlar da var.
Bir DP ilçe başkanı “İnönü idam edilsin” diye demeç vermiş.
Ne yazık ki 10 yıl sonra o ilçe başkanının partisi DP kurucusu, Menderes ile iki bakanı Zorlu ve Polatkan idam edilmişlerdir.
Siyasi mücadelelerde böyle uğursuz kelimeler telaffuz edilerek kulaklara alışkanlık yaptırmak vahim yanlıştır.
İlçe başkanı o cesareti nereden almıştı?
Menderes’e yaranabileceğini sanmasa, kulağından tutulduğu gibi atılacağını bilse böyle barbar laflar edebilir miydi?
............................
Necip Fazıl Kısakürek’in yayımladığı BÜYÜK DOĞU gazetesi ise gene “ölüm fermanı” veriyordu ama bir farkla; “İnönü’nün intihar etmesi gerektiğini” yazıyordu. ‘
Emriniz olur Sayın Kısakürek... Başka!
Taşra politikacıları için bile hayli kaba saba ve barbarca ölüm fermanları hadi onların kültür düzeylerini işaretliyor denebilir ama Necip Fazıl Kısakürek gibi büyük bir şair ve duygu adamı, yayımladığı gazetede İnönü için hatta herhangi biri için nasıl “İntihar etsin” harflerinin bir araya getirilip yayımlanmasına onay verebilir?
Anlaşılır gibi değil.
Fotoğraf da yok, heykel de
Öymen’in “ÖFKELİ YILLAR” kitabından satırlarla devam.
‘DP iktidarı hızını alamıyor. Bu kez de yaşayan siyasetçilerin fotoğraflarının kamu kuruluşlarında duvarlara asılmasını yasaklıyor.
Ancak İnönü’nün doğum yeri olan Malatya Belediye Başkanı Muzaffer Akalın CHP’lidir.
Duvarda Atatürk’ün fotoğrafı yanındaki İnönü fotoğrafını indirmiyor. “İnönü Malatyalıdır. Malatya’nın medar-ı iftiharıdır (gurur kaynağıdır).” diyor.
Oysa DP’nin seçim kazandığı bütün belediyelerde İnönü fotoğrafları çoktan indirilmiş ve mahzeni boylamıştır.
Malatya valisi, Turgut Babaoğlu güvenlik güçleriyle belediye binasına baskın düzenletiyor. İnönü’nün fotoğrafını polis zoruyla indirtiyor. Arkasından da Belediye Başkanı görevden alınıyor.
Bu arada İsmet İnönü’nün adını taşıyan caddeler, sokaklar ve parkların adı değiştirilmiştir bile...
Malatya Valisi Babaoğlu’nun öfkesi gene de sürmektedir.
Bu kez Malatya’daki İnönü heykelini kaldırmak ister.
Ne var ki CHP’li gençler bunu duyunca örgütlenirler.
Heykelin etrafında gece gündüz nöbet tutarlar.
DP bakar ki böyle olmuyor bir yasa çıkartarak yaşayan kişilerin heykellerine yasak koymayı hedefler.
Meclis’e bu kanun teklifi sonradan Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilecek olan Celal Yardımcı tarafından sunulur.
Ama bakın bu tertip nasıl ayaklara dolaşır.
Hem de bir DP milletvekilinin kürsüdeki konuşmasıyla...
DP Afyon milletvekili Kemal Özçoban bir soru yöneltiyor.
“Peki, İstanbul’da Taksim Abidesi’nin (anıtının) gurup heykelinde Atatürk’ün yanındaki İnönü ne olacak?”
Kolay cevap verilecek bir soru değil.
Gerçekten, yasa önerisi o şekilde uygulanacak olursa, ya anıtın İnönü’yü gösteren bölümünün tıraş edilmesi gerekecekti ya da -o yapılamazsa- anıtın tümünün kaldırılması...
İkisi de kamuoyuna izah edilebilecek şeyler değildi.
Meclis’teki “Heykeller kalksın” önerisi bir “Zihni Sinir” projesiydi. Geri çekildi.
Malatya’daki İnönü heykeli kaldırılmaktan Taksim Anıtı’ndaki İnönü de tıraşlanmaktan kurtuldu. ‘
......................
Bakınız nasıl da gereksiz, ufak siyaset hesaplarına, duygusal zaaflara dayalı siyaset oyunlarıyla enerji kaybı Türkiye’nin huzurundan, aş ve iş beklentilerinden çalıntılar yapıyor.
Toplumda demokrasi kültürünü derinleştirmek yerine yüzeysel itiş kakışlar, tahammülsüzlük örnekleriyle kutuplar yaratılıyor.
İnsanlarımız arasında duvarlar örülüyor.
ÖFKELİ YILLAR’a göre mesafe alındı ama hâlâ “öfkenin belagati”nden söz edilmiyor mu?
..........................
(*) ÖFKELİ YILLAR. Altan Öymen. Doğan Kitap, 2009