Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Hürriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ni bıraktıktan sonra yaptığı bu ilk söyleşide yeni felsefesini sağ koluna taktığı bilekliğe yazdırmış.
Afrika’nın Svahili dilinde “Problem yok, takma kafana” anlamına geliyormuş.
Basının amiral gemisi kaptan köşkünde 20 yıla imza attıktan sonra bu felsefeyi ne kadar içselleştirdi bilemem ama benimsemesi doğal.
Hakkında en çok konuşulan, yazılan gazete yöneticisi olarak onu anlamak gerek.
Üç kez Genel Yayın Yönetmenliği, bir kez TV Genel Müdürlüğü yaptığım için empatide zorlanmıyorum.
Yeni hayata geçişin “jet lag” içindeyken, hassasiyet daha da fazladır.
Hele hiç ummadıklarından özensizlik ya da hoyratlıklar...
Ertuğrul renk vermemek ustalığına sahip.
Daha “muvazzaf” gazete yöneticiliği yıllarından idmanlı ama sonrasında “acı eşiği” düşer.
Neyse ki bir süredir kendi tasarımı olan bir “meditasyon tüpünü” kullanıyor.
Şöyle anlattı:
Zihnimde bir tüp tasarladım. Bu yapay tüp yalıtımlı. Bir kulağımdan soktum, öteki kulağımdan çıkardım. Ne söylenirse söylensin, ne yazılırsa yazılsın tüpün bir tarafından giriyor ve öte tarafından çıkıyor. Yalıtım nedeniyle hiçbir şekilde beynime ulaşmıyor.
Hatta...
Çoğu kez, okumuyor, dinlemiyormuş.
Ertuğrul Özkök iyi gazete yaptı.
Necati Zincirkıran’ın Genel Yayın Yönetmenliği’nden sonra o koltuğa çok arkadaşımız oturdu ama istikrar Ertuğrul Özkök ile sağlandı.
Zincirkıran’dan sonra yıllarca “Hürriyet’te çalışanların masalarında, koltuklarında tekerlek var, kaygandır” sloganı geçerliydi.
Gerçi merhum Nezih Demirkent nispeten daha uzun süre görevde kaldı ama o Genel Yayın Yönetmeni olmaktan çok Genel Müdür’dü.
Nispi istikrar otoriteye endeksliydi.
Ertuğrul bunu Hürriyet camiasında arkadaşlık, dostluk, aile sıcaklığı dokularına dönüştürdü.
Daha yaptığı başka güzel şeyleri bir yazıda yansıtmıştım... Programa dönelim.

Svahili dilinde ‘Takma kafana’ demek
Gene ıskalamayalım
Ertuğrul global trendleri ve yükselişlerini iyi saptar.
Önümüzdeki süreçte bireysel özgürlüklerin daha da zenginleşeceği bir 10 yılı öngörüyor.
“68’de de böyleydi” diyor.
Ve şöyle açıyor:
1968 olayları Amerika’da ve Avrupa’da bir özgürlük hareketi olarak yaşandı. Bizde ise öğrenci hareketinin naturası özgürleşme hareketi değil tam aksineydi. Devrim yapacağız diye totaliter bir zihniyet empoze edildi bizlere.
Şimdi gene bireysel özgürlükler yükselirken, Türkiye’deki hâkim söylemi temsil edenlerin çok baskıcı, totaliter anlayışı yüzünden bunu da ıskalayacağız.
1968’de bunu ıskalatanlar, bugün aynı insanlardır.
Köşelerinde liberal adı altında özgürleşmeyi ıskalatacaklar Türkiye’ye...

Oto yamyamlığım da var
Hep böyle “derinlere tüpsüz dalış” yapmadık söyleşimizde.
Bol bol güldük de...
Ertuğrul, Hürriyet’in yeni yıl partisinde dans etmiş, gülmüş, şakalaşmış; ertesi gün Hürriyet Genel Yayın Yönetmenliği’nden istifa edeceğini kimse hatta 10 yıldır beraber çalıştığı sekreteri Dilek bile bilmiyormuş.
Onu yemek isteyenlere karşın “Ben kendimi de yerim yani benim oto yamyamlığım da var. Kimilerini memnun edecekse beynimi yiyerek başlarım” söylemi ilginçti.
Onun “It was a good life (İyi bir hayattı)” söylemi de biliniyor.
Bana göre şimdi “güzel hayatın” ikinci cildi başladı.

Haberin Devamı

Svahili dilinde ‘Takma kafana’ demek
SERTAB AMERİKA TURUNDA
Sertab Erener Amerika’ya uçuyor... İngilizce okuduğu türkülerden oluşan “PAINTED ON WATER (SUDAKİ İZLER)” albümünün tanıtımı ve konserler için Demir Demirkan’la birlikte kıta büyüklüğündeki ülkede “müzik turu” yapacaklar.
Bazı türkülerini dinledim.
Gerçekten güzel.
Hele Sertab’ın yürek sıcaklığıyla ısınmış kristal sesinden dinlendiğinde harika...
Amerikan radyolarında şimdiden bu albümden parçalar çalınmakta.
Sertab ayrıca ABD televizyonlarının sabah programlarına da çıkacak.
Heyecanlı ve keyifli...
New York’ta bir de küçük ev kiralamışlar.
“Aşk şarkısı”nın kaydını orada yaptıracak.
Yapım şirketi bu parçanın da albümde olmasını istemişler.
“Başarı + aşk” Sertab’a inanılmaz ışık kazandırıyor.
ŞEFFAF ODA’da bu kez son yıllardaki “en güzel” Sertab’dı o...

Haberin Devamı

BEYAZ RUS GÜZELLİĞİ FARKI

Svahili dilinde ‘Takma kafana’ demek

Rus kızları güzeldir... Porselen gibidir.
Ancak Belarus kızları daha makbuldür, daha güzeldir.
Aradaki farkı açayım.
Bizim atalarımız olan Cengiz Han ve askerleri Sibirya’dan Rusya’nın batısına kadar olan coğrafyada at koşturmuştur.
O nedenle Rus kızları Cengiz Han ve askerlerinin genetik izlerini taşır.
Gözleri çekiktir.
Oysa, Cengiz Han ve askerleri Belarus coğrafyasına giremediği için oranın kızlarının gözleri iri ve daha yuvarlaktır.
Renkler aynı mavi ve yeşil... Cilt aynı porselen beyazı... Saçlar aynı açık renk... Vücutlar aynı sülün... Daha ayrıntıya girmeyelim ama o gözler farkı önemli tercih nedeni oluyor.
TİM’de (Türker İnanoğlu Maslak Show Center) Beyaz Rusya’nın (Belarus) Onursal Devlet Dans Topluluğu gösteriler yapacak.
61 yıllık geçmişi olan çok değerli bir topluluk bu.
Beyaz Rusya halk dansları ve etnik zenginlik çeşitlerinden seçmeleri sahnede sunuyorlar.
15-16-17 Ocak...