Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

SAVAŞLARIN en kötüsü/kirlisi “iç savaştır.”

MilliyetKardeşin kardeşi vurduğu, kardeş kanının aktığı, komşunun komşuya düştüğü, masum insanların vurulduğu, evlerin, çok katlı işyerlerinin, AVM’lerin eli silahlılarla işgal edildiği iç savaştan Allah bütün ulusları korusun.

Ve elbette güzelim Türkiye’mizi...

Kuzey komşumuz Ukrayna’daki iç savaştan bir “acı yüklü” fotoğraf sunuyorum.

Kafelerin, restoranların sıralandığı, insanların yaşamın tadını çıkardıkları bir caddeden yakın zaman önce çekilmiş olan bir fotoğraf bu.

Haberin Devamı

Diğer fotoğrafta ise bir babaanne, iç savaşta serseri kurşunlardan korunması için satın aldığı miğferle torunu ve dükkânın sahibi genç kadın.

Orada sadece “miğfer” değil, çelik yelekler de satılıyor.

İç savaş öncesi ekonominin kriz sürecinde bile en çok satılan ürün “spor ayakkabıları” iken iç savaşla birlikte en çok satılan ürünler “miğfer” ve “kurşungeçirmez yelekler” olmuş.

Bu öyküyü hafta içinde o dükkânı çalıştırmış olan genç kadından dinledim.

Onun da yaşam öyküsü bu dramı daha net ortaya koyacaktır.

Anlatayım...

Milliyet

SAKSAFONDAN ÇELİK YELEĞE

ADI Anna Babkova...

Üstün yetenekli çocuklar için yatılı “Kharkiv Özel Müzik Okulu”nda eğitim aldı.

Piyano, saksafon, blok flüt çalıyor.

Şarkıcı...

Okulu birincilikle bitirdi, sonra Kharkiv Pedagojik Koleji’nde İngilizce İlkokul Öğretmeni bölümünü okudu, “üniversite yüksek matematik olimpiyatını” kazandığı için sınavsız kabul edildiği Kharkiv Devlet Akademisi’nde (İşletme Fakültesi’ni) birincilikle bitirdi.

2004 yılında “Miss Ukrayna” seçildi.

Mankenlik yaptı.

Sonra kendine ait Rostap Ltd’yi kurdu.

Faaliyet alanı: Vize hizmetleri, göçmen hizmetleri, sağlık hizmetleri, sağlık ürünlerinin ticareti, stratejik planlama ve stratejik müşteriler ile şirketler arasında sözleşme ile işletme faaliyetlerinin denetimi, iş süreçlerinin organizasyon öğretimi gibi alanlarda danışmanlık...

Genç girişimler için seminerler düzenlemekte. Çok sayıda personeliyle birlikte şirketinin faaliyeti sürmekte.

Yardım ve Destek Uluslararası Yardım Fonu’nun denetleme kurulu üyesi. “İş, Gençlik” topluluğunun sertifikalı yöneticisi 2015 en iyi rehber “TOP 50”ye girdi. Şeref üyesi.

Haberin Devamı

......................

Anna Babkova sonradan trafik kazasında kaybettiği bir Türk’le evlenerek Türkiye’ye de geldi.

2004-2007 yılları arasında oyuncu ve TV sunucusu olarak çalıştı.

Onu “Son Osmanlı Yandım Ali”deki rolüyle tanıdık.

.....................

Şimdi...

Yeniden Türkiye’de. Ülkemizi çok seviyor, burada sanat yaşamına devam etmek istiyor.

Müziğiyle ve oyunculuğuyla...

Bakın bu donanımda bir genç kadının yaşam öyküsünde aslında “Nereden nereye sürükleniliyor” dersini de alabiliriz.

Milliyet
Swissotel Gaja Roof’tan bir yaz akşamı manzarası...
GAJA ROOF’TA YAZ AKŞAMI
İSTANBUL Swissotel’in bulunduğu yerde eskiden “Taşlık Deniz Kulübü” vardı.
Dünya cennetiydi.
Dolmabahçe’den Moda burnuna, Adalar’a, Sarayburnu’na muhteşem deniz manzarası.
Ve kortları çevreleyen güller arasından, raket sallarken gözlerimiz manzaraya kaydığı için yaptığımız hatalı vuruşlar.
Oraya otel yapılacağını öğrendiğimizde epey içerlemiştik.
Hiç değilse mimarisiyle, kalitesiyle, manzarasıyla, SPA ve spor tesisleriyle ortaya konan başarı “Ama değdi” dedirtti.
Otel bu yıl yenilendi.
En sevdiğim köşelerinden biri olan 15. kattaki “Gaja Roof”ta teras keyfini yeniden yaşadım.
Yaz akşamının tadını Şef Philippe Bischoff’un yaza özel lezzetleriyle çıkardım.
“Gaja Sky Bar”da aperatif sonrası ister “Hoisin” sos ile servis edilen Pekin ördek sarması, isterseniz kaya tuzunda pişmiş “levrek”...
Kanser ve aşk
BENİ en etkileyen TV kamu spotlarından biri “lösemili bir çocuğun - bana el uzatır mısınız-” çağrısıdır.
İçim parçalanır.
Geçenlerde uykum kaçtı. Bir film izledim.
30 yaşlarında güzel bir doktor kadın sabahın alacakaranlığında denize haykırıyordu:
“Pankreas... Senden nefret ediyorum!..”
Birkaç saat önce doktor arkadaşları ona “Pankreas kanseri olduğunu, ilerlediğini” söylemişler.
Önündeki haftaların sayılı olduğunu biliyor. (Aslında her pankreas kanseri böyle ölümcül olmayabilir, yaşamı yeniden kucaklayanları da gördüm.)
.....................
“Bana Hiç Seni Seviyorum Demedin” kitabı da yüreğe dokunuyor.
Bir ailenin “kanserle mücadelesini, bunu -yapabildikleri kadar- birlikte güzelleştirme çabasını” yansıtıyor.
Ve özellikle “hayatının son 10 yılında yaşadığı büyük aşk ve en acı kaybı...”
Bazen “Günaydın Hüzün”ü anımsatan gülümseyiş, bazen göze duman kaçması gibi bir şey...
....................
Bu kitabın geliri “kanserli çocukların tedavisi” amaçlı.
Yazarı Evrim Milaslı.
“Eline, yüreğine sağlık” diyorum.