Son haftalardaki çocuklara taciz ve çocuk yaştakilerin bebeklere taciz haberleri “iğrenç” olmanın yanı sıra “dehşet alarmı...”
Seks eksenli suçlar geometrik diziyle katlanarak tırmanıyor.
Bu konuları yuvarlak genellemelerle sorgulamak ve cevaplar üretmek çözüm değil.
Toplumdaki deprem kuşağında kırılmaların tehlikeli işaretleri bunlar.
Güvendiğim psikolog ve sosyologlarla konuştum.
İzlenimlerimi yansıtayım:
- Televizyon ve internet sosyal yaşamı etkiliyor.
Şiddet, seks, çıplaklık hatta pedofili (küçük çocuklara taciz), cinayet, toplu seks...
Bütün bunlar yakın zamanlara kadar kapalı yapıdaki toplumda olmayan, deneyimlenmeyen, konuşulmayan şeylerdi.
Çoğu bilinmez, bilinen de dile getirilmezdi.
Bütün bunlar tsunami gibi art arda enformasyon dalgaları halinde kapalı toplumların zihniyet duvarlarını aştı ve yaşamlara girdi.
Özellikle gençlere vurdu.
Yepyeni ve şaşkınlık veren bu seks ve şiddet kültürü “girdileri” kapalı toplumun tıkalı kanallarında sıkıştı kaldı.
Yok farz edildi, konuşulmadı, aydınlatıcı prosesten geçmedi.
Ve işte o zehirli birikim patlamalar yapıyor.
Son haftalardaki örnekler sadece dışa sızabilenler.
Oysa...
Kapalı devrede tutulan, gizlenen çok sayıda taciz ve şiddet olayı yaşanmakta.
- “Mahalle baskısının” ağırlıklı hissedildiği “kapalı küçük yerleşkeler” daha fazla sorun üretmekte.
Televizyon ve internetin “cinsellik ve şiddet” yüklemeleri o sosyal yapılarda konuşulmamanın ötesinde “tabu” olarak görülmekte.
“Suskunluk” yerini “yasak” kavramına bırakmakta.
O nedenle “şiddet içerikli cinsel taciz ve pedofiliyi de kapsayan sapmalar” daha da uçlara savruluyor.
- Kendisine şiddet uygulanmış veya yakınlarına uygulanan şiddete tanık olmuş çocuklar, gençler, yetişkinler arasında şiddet uygulayanlar oranı daha yüksek.
Aynı bulgular “cinsel taciz” ve “pedofili” eğilimler için de geçerli.
“Ensest” ilişkilerin kapalı kaldığı ailelerde yetişenler arasından da “aile içi ilişki” oranları daha yüksek...
- Bütün bunlar televizyonlar ve internet yaşamımıza girince birdenbire oluşmuş değil.
Daha önceleri de vardı.
Ama...
“Kapalı devre” yapılanmada gizli kalabiliyordu.
Ayrıca televizyon ve internet nispeten az sayıdaki bu sapmaları tetikledi.
Geometrik diziyle katlamakta.
Skandal etiketi yapıştırılmış yayınlarla bu arıza giderilemez.
Psikoloji ve sosyolojinin konfeksiyon tanımları da tam bir izah getiremez.
Sadece şu son zamanların “cinsel taciz, şiddet, cinayet, pedofili” olayları bile birer tez konusu olabilir.
Örneğin...
“İki çocuğun, kendi yaşlarındaki bir kıza şiddet uygulayarak onun çıplak fotoğraflarını çekmeleri, şantaj yaparak 3 yaşındaki yeğenini kaçırtıp kendilerine teslim ettirmeleri ve bu bebeğe cinsel tacizleri, onu vahşice öldürmeleri...”
Bu olayın arkasında hangi zehirli tohumlar, hangi yaşanmış ya da tanık olunmuş dramlar var?
Kısacık yaşamlarının kirletilmiş katmanları incelenmelidir.
Oradan alınan sonuçlar bu yaraya karşı serumun alaşımını oluşturacaktır.
YILDIZ TOZU
Afife Jale yukarıda bir yerlerden izleyebilseydi.
Adını taşıyan tiyatro ödülleri gecesi duygu yüklüydü.
Sahnenin ortasında siyah bir kutu.
Önce onun adına bir çiçek konuldu.
Ardından geçtiğimiz yıl tiyatronun kaybettiğimiz sanatçıları için tek tek çiçekler...
Yansıda görüntüleri...
Alkışlar...
Ve Şakir Eczacıbaşı ile Hamit Belli’nin görüntüleri, onlar için birer çiçek.
14. Yapı Kredi Sigorta Afife Tiyatro Ödülleri böyle bir “vefa” ve “saygı” ritüeliyle başladı.
Sinemayla, dizilerle şöhret olmuş sanatçılar daha çok tiyatro sahnesiyle doyum yaşar.
Tiyatro sahnesi onların kutsal kâsesidir.
Her biri ödül alırken yaşamlarının en anlamlı rolünü, yani kendilerini oynadılar.
Ve Haldun Dormen’in varlığıyla tiyatronun kutsanışı...
Ve Gencay Gürün’e çoktan hak ettiği “ömür boyu başarı ödülü...”
Ve Zuhal Olcay...
Tiyatro ödüllerinin verildiği gece sahnede müzik yapmak için tiyatro sanatçısını seçmek güzel bir düşünce.
Zuhal Olcay şarkılarıyla, mimikleriyle, beden diliyle o güzel düşüncenin içini çok güzel doldurdu.
Brodway müzikallerinden seçmeleri Türkçe sözlü seslendirmesini büyük alkış...
“Sahnenin tozunu yutan bir daha ayrılamaz” diye bir söz vardır.
O gece Lütfi Kırdar’ın sahnesinde yıldız tozları uçuşuyordu.