Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ATATÜRK Havalimanı İç Hatlar’da Anadolu’dan lezzetler paleti...
Adı “Tadında Anadolu...”
Türkiye’nin “unutulmuş/unutulmayacak” lezzetleri orada.
TAV’ın bütün terminallerinde hizmet veren BTA şirketi çok güzel bir misyonu yürütüyor.
Anadolu ve Trakya’nın butik lezzet ustalarından yani gerçek esnaftan seçme ürünleri sunuyor.
Örneğin...
Beyaz peynir Ezine Bayramiçi’nden, tulum peyniri Erzincan’dan...
Bez içinde sucuk Tokat Aşıkbaba’dan.
Çocukluğumuzun lezzeti gazozlar Safranbolu’nun Bağlar’ından, böğürtlenli gazoz Niğde’den, lokum da Safranbolu İmren’den, şekerler 1857’den beri hizmet veren Kadıköy’deki şekerci Cafer Erol’dan. (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ailesi için de şekerler buradan alınıyormuş.)
Leblebiler Çorum Gülşen’den...
Reçeller Bozcaada’dan...
Cezerye tatlısı Mersin/Hasan Yozgat ustadan...
Baklava mesafe nedeniyle İstanbul Kaşıbeyaz’dan... (Bu arada baklava için bir tüyo. Bazı yapımcılar baklavalarında glikoz kullanıyor. Böylece hem raf ömrü daha uzun oluyor hem de maliyeti daha düşük. Kaşıbeyaz kesinlikle glikoz kullanmıyormuş. En iyi baklava 1 gün sonra şekerlenen baklavalarmış. Glikoz kullanılmadığını gösterirmiş.)

Haberin Devamı

BTA’nın İçhatlar yiyecek içecek müdürü Kazım Çil: “Unutulan / Unutulmayacak Anadolu lezzet reçeteleri ve yerel lezzet ustalarından tedarik bizim işimiz.”

......................
“Tadında Anadolu”dan her yolculukta alışveriş yaparım yemeklerine bayılırım.
İçli köfteleri harikadır.
Yoğurdu Kanlıca’dan...
Börek nasıl da hafiftir.
Sarıyer’den orjinal reçeteyle pişiyor.
Kurufasülye Trabzon İspir...
Ve 12 çeşit tencere yemeği; Kars, Iğdır, Malatya, Bolu, Kastamonu, Antakya ve diğerlerinden... Parmaklarınızı yersiniz.
BTA bu çalışmayı Türkiye’nin mutfak kültürüne hizmet için yapıyor.
Sanayileşmiş satıcılardan değil, işini hakkıyla yapan küçük esnaflardan alım yapıyor, onları destekliyor.
Türkiye’nin 200 yerel yemek reçetesiyle bir de arşiv oluşturmuş bulunmakta.
.......................
Şu yazıyı bitirdikten sonra Bodrum’a gitmek üzere Atatürk Havalimanı için erkenden yola çıkacağım.
“Tadında Anadolu”da bir lezzet turu yapacağım.
Bana bu bilgileri veren BTA’nın İç Hatlar yiyecek ve içecek müdürü Kazım Çil’e teşekkür... Tadında Anadolu’nun tüm çalışanlarının gönülden hizmetlerini de belirtiyorum.
Bir iyi haberle noktalayayım. BTA’nın “Tadında Anadolu” satış yeri Yenikapı’daki İDO iskelesinde de faaliyete geçmiş.

Haberin Devamı

VARSILLAR VE YOKSULLAR

ÜNLÜ doktor Mehmet Öz TV’de 10 milyonları programına kilitliyor.
Müthiş başarılı bir şov adamı.
Ama...
Aslında o, gerçek bir idealisttir.
Ona bir “tıp şövalyesi” denebilir.
New York’ta bir aile yemeğinde bu yönünü keşfetmiştim.
Dönemin ABD Başkanı Clinton her alanda “en iyilerden” raporlar istemiş.
Raporları okuduktan sonra onlarla konuşacakmış.
“Sağlık alanında” da lider olarak Mehmet Öz seçilmiş.
Sağlık hizmetlerinin geleceği konusunda bir araştırma istenmiş.
Mehmet Öz hazırladığı raporu anlatmıştı.
“Tıbbın önündeki dramatik ikilem” onu tedirgin ediyordu.
Şöyle demişti:
‘Bir yapay kalbin maliyeti 150 bin dolar. İleride 50 bin dolara, belki daha aşağıya düşüreceğiz, ama gene de yüksek...
Bunu ancak varlıklı hastalara takabiliyoruz.
Yoksul hastaları yapay kalple yaşama kazandırma imkânım yok ve bu beni çok üzüyor.
Gerçi yeni evli, küçük çocuğu olan genç bir hastaya -bazen- oldubittiye getirip bu 150 bin dolarlık kalbi takıyorum.
Hastane yönetimi de buna hoşgörülü oluyor.
Ama...
Çok seyrek olduğu için.
Oysa...
Belki yüzlerce yoksul hasta yapay kalpten yararlanamadığı için ölüyor.
Tıbbın geleceği karanlık.
Ya “bütün insanlara eşit hizmet vereceğiz” ki o zaman da kaynakların eşit sarf edilmesi nedeniyle tıp teknolojisinde ilerleme fren yapacak...
Ya da “sadece varsıllara büyük kaynaklar ayrılacak” ve onlar uzun yaşayacaklar.
Yoksullarda ortalama ömür süresi yükselmeyecek.’
Mehmet Öz, Başkan Clinton’a bunları anlatmayı planlamıştı.
“Tek başına bir profesör olarak bireysel ve mikro sağlık hizmeti verebildiğini ama aslında sorunun makro sağlık politikaları olduğunu” söylemişti.
“Bu nedenle belki senatör seçilmek için politikaya geçiş yapabilirim” demişti.
.......................
Ben Mehmet Öz’ün TV programının ona büyük popülarite kazandırdığını ve amacının da zaten “halk yığınları tarafından tanınmak olduğunu” düşünüyorum.
Akademik çevrelerde tanınıyor.
Hatta Columbia Üniversite Hastanesi girişinde duvara dev bir resmi işlenmiş. Ama politika için bu “elit tanınırlık” yeterli değildi.
Senatörleri, üniversite mütevelli heyeti ve profesörleri değil “halk” seçiyor.
Popüler olmak siyaset için şart.
......................
Bütün bunların daha iyi anlaşılması için gösterimde olan “Yeni Cennet” adlı filmi görün.
Gelecekte varlığını sürdürübilen iki sınıf kalacak.
Zengin egemenler ve çürümüş dünyada kalan yoksul ve kalabalık insan topluluğu.
Matt Damon ve Jodie Foster’in oyunlarıyla güzel bir bilimkurgu, aksiyon, gerilim...
......................
NOT: Yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak üzere salı gününden itibaren balıklarla randevum var.

Haberin Devamı

Tadında Anadolu...

Doktor Öz’ün kaygısını yaşadığı “varsıllar ve yoksullar dünyaları” bu filmde...