Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

IŞİD’in Irak’ta ilerleyişi ve katliamı büyük bir “Sünni - Şii” savaşına dönüşme tehdididir.
Avrupa’dan 400 yıl sonra Müslümanlar arasında mezhep eksenli uzun ve kanlı savaşları yaşamayız inşallah.
Ama...
Bu tehlikeye de gözlerimizi kapatamayız.
...........................
Avrupa’da “din savaşları” diye anılan “Otuz Yıl Savaşları” -kabaca- Hıristiyanlığın iki mezhebi, Katolikler ve Protestanlar arasındaydı.
Nehirler gibi kan aktı.
Yüz binlerce Hıristiyan, mezhepleri nedeniyle öldü.
Stefan Zweig “Vicdan Zorbalığa Karşı” kitabında mezhebinde sapkınlık nedeniyle odun yığınının ortasında yakılarak infaz edilen Sorento için satırlarıyla şu mesajı verir:
‘Bu adam da Hıristiyan.
Yakılırken ve can çekişirken o da İsa’nın adını haykırıyordu.
İsa’ya sığınıyordu.
Bir Hıristiyan diğer bir Hıristiyan’ı sırf dininin ve mezhebinin yorumunu kendine göre yaptığı için nasıl öldürtebilir?
Protestanlığın, Katolik engizisyondan farkı kalmaz.
Oysa...
Protestanlık Katolik anlayışa karşı Hıristiyanlık inancında reformun sonucu doğmuştur.’
...........................
IŞİD’in ele geçirdiği yerleşim birimleri için açıkladığı buyruklar da 400 yıl önce Calvin adlı din adamının yönetimine giren Cenevre’deki yaşananları hatırlatıyor.
IŞİD’in yasaklarından bazıları şöyle:
“ * Kadınlar başlarını sımsıkı kapatacaklar.
* Kadınlar çalışmayacaklar.
* Kız çocukları okula gitmeyecekler.
* Kadınlar sokağa çıkmayacaklar. Zorunluluk halinde ancak yanlarında evin erkeği ile çıkabilecekler.
* İçki ve tütün kullanılmayacak. Satışı da yasak.”
Bunlara televizyonda nelerin izlenebileceği, kadın erkek birlikte olunamayacağı ve çağdaş yaşamın diğer görüntülerinde sansürlendiği gerçeğini ilave edelim.
...........................
400 yıl öncesinin Cenevre’si de Calvin mengenesi altında sıkıştırılmıştı.
Calvin’e göre “Günahkârlara karşı acımasız davranmak sistemin başat koşuluydu. Ahlaklı bir insanlık ancak sürekli cezalandırmayla oluşurdu.”
Orada da tütün, zar atmak, iş dönüşü iki arkadaşın içki içmeleri yasaktı.
Cezası hapisti.
Bir başka örnekler de vereyim.
* Adamın biri oğlunun “İbrahim” adıyla vaftiz edilmesine itiraz etmiş; “hapis.”
* Kör bir kemancı dans müziği çalmış; “şehir dışı.”
* Kilise çıkışı iki arkadaş işlerinden bahsetmişler; “hapis.”
* Calvin’in aleyhinde konuşmuşlar; “kentin bütün kavşaklarında vücutlarından kan akıncaya kadar kamçı, ardından idam.”
* Gene Calvin’e sahtekâr diyen birinin; “dili kor halinde demirle burulur.”
* Renkli giysiler yasaktır, siyah ya da gri.
* Yaşam son derece sade olmalıdır.
* Az çeşitli ve sade yemek esastır. Evlere yapılan baskınlarda bir kavanoz reçel bulunsa hepsine ceza.
Böylece Cenevre gri, sessiz, ürperti veren bir kente dönüşür.
Sokakta yürüyenler sadece önlerine bakarlar ve hızlı adımlar atarlar. Herkes birbirinden kuşku duyar, kimse kimseye güvenmez.
Kendisinin daha iyi ve ahlaklı bir vatandaş olduğunu göstermek için komşuları ihbar için adeta yarışırlar.
Böyle bir sürecin izlerini Cenevre 200 yıl boyunca silememiştir.
Göl kenarındaki o güzelim şehirden ancak 200 yıl sonra tek tük sanatçılar çıkabilmiştir.
Bütün bunlar kendileri de İsa’ya inananların kendi mezhebinden olanlara bile en ufak bir hoşgörü göstermeden koyu taassupları nedeniyledir.
Diğer mezhep Katoliklere ya da Katoliklerin diğer mezhep Protestanlara karşı acımasızlığını ve kıyıcılığını tasavvur edin.
...........................
Bu satırlarla amacım tarihte yaşanmış ve uğruna çok kan akıtılmış mezhep savaşlarının yanlışlığını yansıtmak.
Hepimiz tek ve mutlak olan Allah’a inanıyoruz.
İnanmayanlara da saygılıyız.
En son ve mükemmel din olarak inmiş İslam’ın güzelliğini barış ve huzur içinde yaşayabilmeliyiz.