Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



'Kerkük ve Kuzey Irak'taki oluşum, Ortadoğu'yu yeniden yapılandırma projesi, yörenin Balkanlaşma - olası - süreci bir yandan... Kıbrıs ve AB üyelik süreci öte yandan. Türkiye'nin önümüzdeki 10 yılını belirleyecektir.'
Bu sürecin doğu ucunda ilk işaretini, Suriye olayları vermekte.
Bugünlük Ortadoğu ucunu yazalım...
Suriye'deki çatışma, Kürt ve Arap futbol takımlarının maçında patladı.
Tribünlerdeki Araplar, Kuzey Irak Kürt liderleri Barzani ve Talabani'ye küfrediyorlar, Kürt takımının taraftarları da tepki koyuyorlar, binlerce seyirci birbirine giriyor.
Çatışma, daha geniş bir coğrafyaya yayılıyor.
Araplar, Kürt işyerlerine saldırıyor, Kürtler ise Kürdistan bayrakları açıyorlar. Gösterilerde Barzani yanlısı sloganlar atıyorlar. Kuzey Irak Kürt devletine destek açıklamaları yapıyorlar. Kürt temsilcisinin Beyaz Saray'a kabulü için Bush'a mesaj gönderiyorlar.
.....
Bu görüntü, salt bir futbol tribünleri çatışması elbette değil. Açık seçik gerçek, "Kuzey Irak Kürt devleti oluşumunu, Ortadoğu Kürtlerinin, sempatiyle karşıladıkları ve sahiplendikleridir."
Yöredeki ülkelerin Kürt kökenlileri arasında bu psikoloji kendini hissettiriyor.
Diğer Kürt nüfuslu coğrafyalarda uçuşabilecek tahrik kıvılcımları, - Tanrı korusun - böyle ateşler yanmasına ve alevlerin yayılmasına neden olabilir.

Bu gözlemi doğrulayan bir gelişme, İran'da da yaşanmakta.
İran'da Kürtlerin yoğun oldukları kentlerde, hava gergin.
Haberlere göre "Binlerce kişi Kürt bayraklarıyla yürüyüşe geçmiş, bölgedeki ilk Kürt devleti MEHABET CUMHURİYETİ'nin kurucusu Kadı Muhammed'in mezarına akmış. Güvenlik güçleri olaya silahlı müdahalede bulunmuş. Siyasi tansiyon tırmanmakta."
Bunlar, kostümlü provalar olarak da nitelenebilir.
Barzani ise "tüm Kürdistan'daki Kürtler, bir gün bu millete layık olan bağımsızlık hakkını elde edecek" diyerek, oyunun "gala" davetiyesini çıkarmakta.
Yani...
Sadece Kuzey Irak'la sınırlı olmayan, yöredeki diğer ülke coğrafyalarını da içine alan bir "Kürdistan" haritasını ve "hepsindeki Kürt nüfusu o coğrafyada kapsayacak tek bir Kürt ulusunu" hedeflediğini saklamıyor.

Böyle bir süreçte Irak, Suriye, hatta İran, mitoz bölünmelerle birer Yugoslavya olmanın ve yöreyi Balkanlaştırmanın potansiyel unsurlarıdır.
Çünkü dikta onların yazgıları olmuş.
Kürt ya da başka azınlıklar, eşit değiller.
Baskıyla bir arada tutuluyorlar.
Irk geriliminin yanı sıra, katı mezhep ayırımcılığı da yıllardır öfke ve tepki birikimleri yarattı.
Türkiye ise Balkanlaşma dışında kalabilecek şanslara sahip.
Şöyle ki:
- Türkiye'de köken farkı olmaksızın tüm yurttaşlar eşittir.
- AİHM'ye bireysel başvuru ile hukuk yolları herkese açıktır.
- Son yasal düzenlemelerle de herkes kimliğini ve kültürünü ifade etmek, yaşamak yolunda önemli kazanımlara erişmiştir.
- Belirli coğrafyalarda farklı kökenlerin yığılımı azalmış ve kaynaşma, yurdun her yöresinde birlikte yaşama kültürünü yükseltmiştir. Sosyal ilişkiler genelinde, köken bilinmez, sorulmaz bile.
Kız alıp verme sürecinde, iki kökene de ait, milyonlarca akraba yurttaşımız vardır. Kökene dayalı partiler, yüzde 5 bile oy alamıyor.
- AB üyesi olma sürecinde, laik, demokrat TC vatandaşlığı, Anayasal vatandaşlık ve geleceğin AB vatandaşlığı, yörede, çok yakın süre sonra ABD'nin "Green Card"ının sahibi olmak gibi bir ayrıcalık haline gelecektir.
"TC aidiyeti"ni kimse bırakmak istemez.
Bunun için Türkiye, artık, çizgiler çekip, renklerle boyayıp, sonradan silmek gibi patinajlar yerine, kendine güvenen, komplekssiz, ufku aydınlık büyük devletlerin sağduyulu "yeni gerçekleri dikkate alan" politikalarını üretmelidir.