Tehlikeli ilişkiler

Bu John Malkovich ve Michelle Pfeiffer’in oynadıkları bir filmin adıdır.
Ama...
Siyaset belgesel filmleri için de geçerli isimdir.
1945’ten bu yana 66 yıldır “siyasete dini karıştırmayın” uyarısını yapanlara dudak büküldü.
Hatta “inançlar” ateşle oynarcasına kullanıldı.
Ve bakınız geldiğimiz yere.
“Başörtülü aday yoksa, oy da yok” hareketi AK Parti duvarlarına dalga dalga vuruyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “bu yapılan çok yanlış” söylemiyle tepki veriyor.
Bunca yıldır “başörtüsü/türban” üzerinden siyaset yapılırsa, tehlikeli ilişkilerin geleceği yer buydu.
Daha da düşündürücü bir başka eylem.
Güneydoğu camilerinde devletin imamları önünde saf tutup, namaz kılınmıyor.
Diyanet imamlarının hutbeleri dinlenmiyor.
Camilerin avlularında, meydanlarda namaza duranlara kendi aralarından seçtikleri kişiler imamlık yapıyor.
Bu da sivil itaatsizlik...
Başbakan Erdoğan burnundan soluyarak onlara seslenmekte.
“Dinimizdir, parçalamak istiyorlar...”
Merhum Turgut Özal döneminden bu yana “etnik Kürtçü siyasetlere” karşı dinin “ümmet üst kimliği siyasetini” kullanmak bir yerde tıkanacaktı.
İşte Güneydoğu’da etnik damar, inanç damarıyla camilerin dışında birleşmekte.
Tehlikeli ilişkilerin aktörü böylece değişmekte.
Yani...
BDP de inanç damarından yürüyor.
“Bunlar tehlikeli ilişkilerdir” uyarılarına rağmen 1945’ten beri yapılan “Amok koşusu”nun sonlarıdır bu manzara...

SANDIKTA ŞAŞMAK SENDROMU
Türkiye insanı “akılcı” mı, “duygusal” mı?
Daha açıkçası...
Gerçekçi mi yoksa gaza gelerek mi oy kullanıyor?
2011 Türkiye’si için 14 “ölçütten” sadece biri telaffuz ediliyor.
Bu da “Türkiye’nin yer küre ekonomileri arasında 16’ncı olduğu...”
Peki ya diğer ölçütler?
Bekir Coşkun araştırmış ve sıralamış.
189 ülke arasında:
- İnsani gelişmede 83’üncü...
- Refahta 80’inci...
- Yaşanabilirlikte 58’inci...
- Yoksullukta 56’ncı...
- Beslenmede 73’üncü...
- Kişisel alım gücünde 61’inci...
- Gelir dağılımında 131’inci...
- Çocuk sağlığında 97’nci...
- İnsan ömrü ortalamasında 98’inci...
- İnsan haklarında 78’inci...
- Can güvenliğinde 65’inci...
- Demokraside 89’uncu...
- Basın özgürlüğünde 106’ncı... (İlk 100’de bile yokuz)
.........................
Elbette “olumlu” çok kayıt da var sicilinde.
Ama...
İşte 2011 Türkiye’si...
Bakalım sandığa atılacak oylar “rakamların bilincini” yansıtacak mı?
Sanmıyorum...
“İnsani gelişmede” 83’üncü sıradan ilk sıralara yükselmedikçe “sandıkta şaşmak” sendromu sürer.

TANJEVİÇ’E VEFA
Bu köşede “Tanjeviç’e TC vatandaşlığı” başlığıyla uzun bir yazı şu satırlarla noktalanıyordu. (10.09.2011)
.... Ve bir öneri...
Türkiye’nin birliğe ve bütünlüğe büyük ihtiyacı olan şu duyarlı süreçte 70 milyon insanımız için ortak değer yaratan Tanjeviç’e “Türk vatandaşlığı” verilmesi nasıl da anlamlı olur.
Oyuncular ona “zaferler” armağan ediyor, Türkiye de “vatandaşlık jestiyle” taç giydirmeli.
.................
Bu yazının üzerinden birkaç ay geçti.
Başbakanlık Danışmanı Ömer Gürsoy telefon ederek Tanjeviç’e vatandaşlık önerisinin olumlu yankılarını iletti.
“Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın kararnameyi hazırlatmakta olduğunu” söyledi.
Bu hafta yeniden aradı.
Kararnamenin bakanlar tarafından imzalandığını, Cumhurbaşkanı Gül’ün onayladığını bildirirken nasıl da sevinçliydi.
Tanjeviç, eşi ve iki çocuğu artık Türkiye vatandaşı.
Kendi vatandaşlığı elbette sürüyor ama bu da ona Türklerin teşekkürü.
Vatandaş nüfus cüzdanlarını Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan törenle verecek.
“Kötü hastalıkla” boğuşurken Basketbol Milli Takımı’nın başında olmak, o müthiş gerilim ve heyecanı taşımak Tanjeviç’in büyüklüğü.
Yani “vefa” sadece İstanbul’da bir semt adı değil.