Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DİYARBA-KIR’daki bomba bizim de yürüklerimize düştü.
Bunu yapan canileri de şiddetle kınıyorum.
........................
Dikkat edilirse hep TSK ve polis hedef alınıyor. (Araçta PKK zanlıları da vardı.)
Bunun nedeni Avrupa “terörist örgüt” tanımında sivillere dönük şiddetin “ölçüt” olması.
PKK ise “terör örgütü” listelerinden çıkmak çabasında.
PKK’nın uzantısı olan PYD’nin IŞİD ile mücadelede -özellikle ABD tarafından- “kara kuvveti” olarak kullanılmasına dayanarak, örgüt “uluslararası meşruiyet” kazanmak peşinde.
Kendine bu yolda destekler de buluyor.
Son olarak İsveçli bir parlamenter “PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması” için öneride bile bulundu.
.......................
Teröre karşı başta TSK olmak üzere güvenlik güçleri görevlerini fedakârca ve cesaretle yürütmekte.
Başarılı da olmuştur.
Örneğin...
PKK’nın silahlı adam sayısı 10 bin ise...
Aradan geçen yıllarda en az 30 bin PKK’lı “etkisiz hale getirildi.”
Yani...
İstatistik olarak...
“3 kez yok edildi.”
Ama...
Hala en az 10 bin silahlı PKK mensubu dağlarda, kamplarda, kentlerde varsa, demek ki, TSK ve diğer güvenlik güçlerinin ötesinde başka bir şeyler var eksik olan.
Bu da “siyaset kadrolarının ve onlara bağlı diplomasinin yeterince etkili olamadığıdır.”
.......................
Emekli Büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı ve Milletvekili Onur Öymen “ARKA PLAN- Teröre Yön Verenler” kitabında şöyle yazıyor:
Sadece terör örgütüyle mücadele etmek yetmezdi.
Terörün arkasındaki güçleri de hesaba katmak, onları bu destekten vazgeçirmek gerekiyordu.
Terörü destekleyen devletlerle mücadele etmek diplomasinin göreviydi.
Ve...
Hükümetlerin bu alanda gösterecekleri başarı, terörle mücadelede etkili sonuç almanın ön koşuluydu.
Türk diplomasisi özellikle 1990’lı yıllarda terörle mücadele alanında başarılı sonuçlar aldı.
Örneğin...
Etkili bir diplomasi uygulayarak 9 Ekim 1998 tarihinde “tek bir mermi atmadan, tek şehit vermeden” Suriye’yi, PKK örgütünün lideri Abdullah Öcalan’ı topraklarından çıkartmak ve Lübnan’ın o zamanlar Suriye’nin denetiminde bulunan Bekaa Vadisi’ndeki PKK kamplarını kapatmak zorunda bıraktı.
Suriye’yle 20 Ekim 1998 tarihinden Adana’da varılan mutabakat, teröre karşı işbirliği konusunda umut verici bir başlangıç oldu.
İki ülkenin yetkili makamları düzenli toplantılar yaparak bu işbirliğini geliştirdiler.
PKK örgütü 2000 yılları başında gücünü ve etkisini büyük ölçüde kaybetme noktasına geldi.
Ancak, bazı devletlerin PKK’yı veya başka terör örgütlerini kendi çıkarları doğrultusunda koruma ve kullanma alışkanlıkları devam etti........ Dünyada -başka ülkelerden sağladığı desteği kaybeden- terör örgütlerinin gücünü nasıl kaybettiği ve tükeniş sürecine girdiği biliniyor. Dünyadaki örneklere bakılacak olunursa PKK’ya dış destek ve himaye sürmeseydi, Türkiye bu kadar zorlukla karşılaşmazdı demek doğru olur.
.......................
Sonuç...
Güneydoğu’dan her gün asker ve polis cenazeleri kalkıyor...
Siviller ölüyor...
Buna bir nokta koymanın, huzurlu günlere yeniden kavuşmanın yolu devletin egemenliğinin elbette savunulması, ama yanı sıra siyasetin de başarı göstermesidir.
Öncelik, PKK’ya dışarıdan devlet desteklerini kesen “diplomasi ustalığındadır.”
Mücadele sadece silahla yani “tek ayakla” olmaz.
Sağlam basması için “siyaset ve diplomasi ayağı da” gerekir.