FRANKLIN Roosevelt, tekerlekli iskemlesinde ABD'yi 2. Dünya Savaşı'nın en zor yıllarında yönetmiş ve zafere taşımış olan Başkan'dır.
Siyaset bilgeliği, fiziki handikapını çok gerilerde bırakan değeriydi.
Aydın Menderes'in, bunalım döneminden geçmekte olan Türkiye siyasetine tekerlekli iskemlesi üzerinde yaptığı katkılar da, böyle yorumlanmalı.
Aydın Menderes de, siyaset yelpazesinde sağ renkleri taşıyan kesimin bilge ismi haline geldi.
Demokrasinin korunmasında ve kritik kavşaklarda sağduyu yolunun seçilmesinde, RP üzerinde ciddi ağırlığı var.
AYDIN Menderes, uzun yıllar siyasetin dışında kaldı.
Aydın'daki Çakırbeyli çiftliğinde, binlerce cilt kitap devirdi.
Siyasetin ağırlıklı isimleriyle, uzun süre görüşmeler yaptı.
Onu, bir süre cülusa hazırlanan Osmanlı şehzadelerine benzetmiştik.
Manisa'da, Amasya'da eğitilen ve belki de hiçbir zaman çıkmadığı tahtı özleyerek hayata gözlerini yuman şehzade imajıyla örtüşen iğnelemelerde bulunmuştuk.
Kendini siyasetten bu denli sakınmasını ve adeta pamuk prensler gibi sırça şatolarda yaşamasını eleştirmiştik.
Madem siyasete bu denli istekliydi...
Etiyle, kemiğiyle, kaslarıyla ve beyniyle siyasete girmeliydi.
Ormandaki uyuyan güzel gibi siyaset şansının hayat öpücüğünü beklemesi yanlıştı.
DOĞRUSU...
Hala, bu eleştirilerin büsbütün haksız olduğunu düşünmem.
Belki yararlı bile olmuştur.
Aydın Menderes'i siyasete dönmekte motive etmiş olabilir.
Dönüşü, illa Refah Partisi safları mı olmalıydı?
Anadolu'nun dini liderleriyle bu denli sıkı fıkı bir ilişkinin içinden, aktif siyasete geçmesi iyi rota mıydı?
Merkez sağda, lider boşluğu ya da hayal kırıklığı yaşanırken, babasının bıraktığı alandan bayrağı devralması daha gerçekçi değil miydi?
Bu kadar beklemeden, DYP saflarında ya da Özal'ın çağrısına uyarak Anavatan doruklarında yer alsaydı, bugün iki partiden birinin lideri ya da ikisinin birleştiricisi olamaz mıydı?
Bütün bu soruların yanıtları, "mümkündü" kelimesiyle özetlenebilir.
Ancak...
Politikada "olması gereken" ile "olabilen" her zaman örtüşmez.
Bazen...
Menderes ve merkez sağ örneğindeki gibi siyaset mantığına ters olarak ayrı düşebilirler.
Bunda dahi Türkiye için bir şans boyutu var.
Aydın Menderes, sağduyusunun ve kişisel ağırlığının etkisini devreye koyuyor...
Refah'a uçurumun kenarlarında "U" dönüşleri yaptırabiliyor.
AYDIN Menderes, RP'nin siyasetten sorumlu Genel Başkan Yardımcısı'dır.
Bu sıfatının ona verdiği resmi yetkinin ötesinde, kişisel ağırlığı da önemlidir.
Menderes ve arkadaşları, RP'ye 7 kişiyle temsil edilmek üzere girmişlerdi.
Bugün, RP Meclis Grubunda, Menderes'in yanında olanların sayısı, 30'a yakındır.
Meclis'te yaptığı konuşmalarla, sadece RP içinde değil, Türkiye genelinde de ilgi çekmişti.
Sonraları da, özellikle 28 Şubat MGK tarihi toplantısı öncesi ve ertesinde sağduyu uyarıları, çağrıları onun siyasetteki seçkin yerini belirledi.
Menderes ile dünya görüşlerimiz arasında - hiç kuşku yok ki - derin ayrılıklar var.
Siyasi tercihlerimiz de, hayli farklı.
Ancak, sağduyu ortak paydasında Menderes'in de ağırlıklı bir katsayıyla yer aldığını söyleyebilirim.
Demokrasinin tökezlemeden, bir yerlere çarpmadan ilerlemesinde ve Anayasal değerlerin korunmasında...
RP'nin denge bozukluklarına, yalpalamalarına asıl balans ayarını yapanlardan biri Menderes'tir.
MENDERES'in RP'ye geçmeden önce ve geçtikten sonraki ilk dönemlerinde, özellikle laiklik konusunda bazı talihsiz sözleri olmuştu.
Fakat, Türkiye'nin real politik koşulları ile karşı karşıya kaldığında, fikir ve tavır taassubuna kapılmadı.
Değişmesi gereken saplantılarının üstesinden büyük ölçüde gelebildi.
Şimdi...
Giderek, Adnan Menderes'in oğlu olmaktan çok, Aydın Menderes olarak siyasetteki yerini kazanmakta.
Önce babasını, sonra iki ağabeyini dramatik koşullarda yitirmiş bir şehzadeye duyulan acımaklı sevgi...
Zamanla omurgası üstünde dik, kişilikli ve çaplı bir politikacı için sempatiye dönüşmüştür.
Artık Aydın Menderes'e onun siyasetinin karşısında olanların dahi, sevgisi ve sağduyulu sesine saygısı var.
Gene de ihtiyatlıyım.
Siyaset gözlemlerimizde, zaman zaman filizlenen umutları, don vurmuştur.
Aydın Menderes de, merkezden başlayarak, sağ yelpazede birleştiren bir umut olma yolundayken...
Dileyelim ki... Umutlara kırağı çaldıracak, don vurduracak sürprizler yapmasın.
Ayaş'ta Erbakan ve Başkanlık Divanı'nı kendisini dinlemeye getirtebilen ağırlığını, bu milletin demokrat ve çağdaş geleceği için yitirmesin.