Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Banka krizleri literatüründen birkaç seçme yansıtayım...(1)
"Too big to fail"... (Batmayacak kadar büyük)
Bunu "batırılamayacak kadar büyük riskler taşıyan banka" diye de anlamak mümkün.
"Too political to fail" (Batmayacak kadar politik)
Bunu da "batırılamayacak kadar siyasi bağları güçlü banka" diye algılayabiliriz.
"Bankalar -private good- (özel mal) değil, -public good- (kamusal mal) olarak kabul edilmelidir. İlgi odağı olmaları doğal.
.....Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, hukuk sisteminin yetersizliği ile politikacı - iş adamı yakınlığı ve mevduat sigortası birleştiğinde etik riziko sorunu büyümektedir.
.....Hukuk zeminindeki boşluklar, etik zaafı olanlar tarafından kullanılır ('The Hungry Wolf Hypothesis' yani 'Aç Kurt Hipotezi'...) ya da etik yönü güçlü olsa da profesyonel yetersizliği olanların düşmelerine neden olur."
Böyle daha pek çok düşündürücü söylem var.

Kriz transferi

Ama...
Belirli kurallar da var.
Banka krizleri, giderek daha sık ortaya çıkıyor ve dünyayı sarsıyor.
Eskiden "Domino Teorisi" deyimi kullanılırdı.
Yani, bir taşın diğer taşları zincirleme devirmesi...
Sonra Meksika krizinin ardından "Tekila etkisi" deyimi kullanılır oldu. Dünya ekonomisi sarhoşladı.
Ardından Rusya'daki kriz, "Votka krizi" diye anıldı.
Bu tür ulusal krizler, küresel etki yapıyor.
Ama...
Küçük ölçekli yerel banka krizleri bizde, ülke içi ekonomiyi zorluyor. Bankalara domino değil fakat reel ekonomiye "rakı" etkisi yapıyor, yalpalatıyor.
Örneğin...
Bankacılık sektörü, ekonominin yüzde 20'sini kapsamakta.
Ama...
Reel ekonomi dediğimiz yüzde 80'lik büyüklük, gerçek bir sarsıntı geçirmekte.

Af ve ötesi


Ve şimdi de el konan bankaların çıkacak af kapsamına alınması ya da alınmaması tartışması gündemde.
Hadisenin boyutları var.
- "SİYASİ" boyut...
Bu konuda bırakın iktidarla muhalefet arasında bir uzlaşmayı, iktidar partileri arasında bile dikenli sorunlar çok.
Dahası, iktidardaki aynı partinin parlamenterleri de birbirinden farklı konuşuyorlar.
- "HUKUKİ" boyut...
Hukukun dışında, siyasi irade konusudur. Geçiyorum.

Toplum vicdanı

- "EKONOMİK" boyut...
Bütün banka krizlerinin, el koymaların iki etkisi oluyor.
Birincisi... "Servetin vergi ödeyenlerden politik olarak etkili, varlık sahibi, risk alıcı oligarşiye yeniden dağılımı."
İkincisi... "Sermayenin daha sağlam ekonomisi olan ülkelere göçmesi."
Bu iki deliğin tıkanması gerek.
"Ekonomik" diye tanımlanan suçlar için "ödeme şartıyla af" ilkesine, zaten Amme Alacaklarını Tahsil Yasası'nın uygulanması ile çözüm üretilmek isteniyor.
Af ya da ceza indiriminin, gerçek görüntüsüyle, topluma eldivensiz sunulması gerekir.
- "SOSYAL" boyut...
Elbette, işyerlerinin kapılarına kilit asılmamalı, çalışanların durumları gözetilmeli.
Onbinlerce aile, kara kış öncesi işsizliğe mahkum edilmemeli.
Ama...
Affın toplum vicdanındaki yansımaları da dikkate alınmalıdır.
Siyasetçi, ya o doğrultuda rota tutar ya da eğer başka bir rotanın gereğine inanıyorsa, toplumu inandırır.
Ama...
Toplum vicdanını "yok" farzedemez.
Nitekim...
Kamuoyu, - hala geçmişten kalan kuşkuları olmakla beraber - bu kez daha güvenli.
Sezer, Ecevit, Tantan, - insanlar akrabalarını seçemez - Oral ve Temizel "artık eskisi gibi olmayacak galiba" izlenimini vermekteler.
............
(1) Goldstein & Turner, "Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri", İstanbul: Dünya Yayıncılık, 1999.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr