Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

BDP destekli bazı bağımsız adaylar için YSK’nın “yasal durumları seçilmeye engeldir” kararından sonra olanları hatırlayın.
Güneydoğu karışmıştı, hadiselerde 1 yurttaş yaşamını yitirmişti.
Neyse ki YSK bu kararını kaldırdı.
Ortalık yatıştı.
Yaşadığımız şu çok hassas süreçte bu olaylar, bir kıvılcımın bile neden olabileceği sosyal yangın psikolojisinin altını çiziyor.
Şimdi gene böyle bir durumla karşı karşıya Türkiye.
12 Haziran’da seçilen 9 tutuklunun durumları ne olacak?
Bunlardan özellikle BDP’nin desteklediği, KCK davasının tutuklu sanıkları Gülseren Yıldırım Mardin’den, Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız Şırnak’tan, İbrahim Ayhan Şanlıurfa’dan, Kemal Aktaş Van’dan, Hatip Dicle Diyarbakır’dan seçildiler.
Özel yetkili mahkemenin bunlar için tahliye kararı vermemesi halinde Meclis kürsüsünden yemin edemeyecekler.
“Milletvekili statüsünün tamamlanmış olup olmadığı” tartışılır hale gelecek.
Özel yetkili mahkeme tahliye etmeyebilir.
Çünkü böyle bir yasal zorunluluk yok.
Karar mahkemenin takdirine bırakılmış.
Yüz binlerce oyla bu isimleri seçenler açısından bakınız ve neler hissedeceklerini, hangi provokasyonlar için kullanılacaklarını tahmin ediniz.

Haberin Devamı

2007’DEKİ ÇÖZÜM
2007 seçimlerinde aynı tür olay yaşanmıştı. Sebahat Tuncel özel yetkili mahkeme kararıyla tutukluydu.
Adaylığını koymuş, seçilmişti.
Ortam gergindi.
Özel yetkili mahkeme seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz Sabahat Tuncel için tahliye kararı verdi.
Savcı itiraz edince mahkeme “tahliye kararının milletvekili seçilmiş olmak” gerekçesini değiştirdi.
Tuncel’in “artık, kaçmak veya delilleri karartmak, kaçırmak tehlikesi olmadığı” gerekçesiyle “tahliye kararında” ısrar etti.
Böylece, Tuncel Meclis’te yemin etti, 4 yıl boyunca milletvekilliği yaptı.
Meseleyi, mesele olmadan çözmüş oldu.
Peki 12 Haziran’da seçilen tutukluların durumu ne olacak?
Yargı onların “tutuklu kalmalarına” mı karar verecek yoksa 2007’de Sabahat Tuncel örneğinde olduğu gibi gene “tahliye kararı” mı alacak?
“Bağımsız ve tarafsız yargı” ilkesine inançlıyım.
Yargı hiç kuşkusuz kararlarında özgürdür.
Ancak yazının başında belirttiğim “şu hassas süreç” nedeniyle tedirginim.
Kıvılcımlar uçuşmasını gözleyen ve sosyal yangın çıkarmak şansını kollayanların da varlığı bir gerçek.

Haberin Devamı

HATİP DİCLE ÖZEL
Ayrıca Diyarbakır’dan seçilen Hatip Dicle “tutukluluk hali” ötesinde bir özel engelle daha karşı karşıya.
Diğer isimlerle birlikte Dicle’nin adaylığı YSK tarafından açıklanıp kesinleştikten sonra yeni bir durum oluştu.
Mahkemenin hakkındaki hapis cezası Yargıtay tarafından onaylandı.
“Milletvekili seçilmeye engel hallerden biri” onun Meclis yoluna taş koydu.
Diğerleri için özel yetkili mahkemeden “tahliye kararı çıkarsa” sorun çözülür ama Hatip Dicle için soru işareti çok daha büyük ve karışık.
“Tahliye kararı yetmiyor.”
YSK’nın açıkladığı aday listesinin “kesin” olması ve “seçilmeye engel hali yoktur” mesajı veren “referans” teşkil ettiği bir görüştür.
Diğer görüş ise “mahkeme kararının ve yasa maddesinin” geçerli ve öncelikli olması gerektiğidir.

Haberin Devamı

YA SİLİVRİ
22Haziran’da seçilen Silivri tutukluları da bir diğer sorun.
Özel yetkili mahkeme onlar için “otomatik” tahliye kararı vermedi.
CHP’den seçilen Mustafa Balbay ve Prof. Mehmet Haberal ile MHP’den seçilen em. Korg. Engin Alan tahliyeleri için başvurdular.
Yargılamakta oldukları özel yetkili mahkeme 2007’de Sabahat Tuncel dosyasında olduğu gibi “kaçmak veya delilleri karartmak tehlikesi olmadığı” gerekçesiyle onları tahliye mi edecek yoksa “tutukluluk hallerinin devamına” mı karar verecek?
Takdir yetkisi yargının.
Hiçbir şekilde yargıyı etkilemeye dönük değil satırlarım. Hatta içte ve dışta medyanın, kamuoyunun baskılarının da yargı kararlarını yönlendirmemesi gerektiği kanısındayım.
Ancak...
Ortada zaten “tutukluluğun cezaya dönüştüğü” tartışmalarına yol açan bir durum var.
Hatta Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan da bu görüşü dile getirdiler.
“Olası tahliye kararı” belki bu açıdan da bakılarak düşünülmeli.
................................
12 Haziran’dan sonra temiz sayfa açılırken “seçildiler ama içerdeler” gibi bir demokrasi ikilemi çözülerek taze başlangıç yapılacak mı?