CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Tayyip Erdoğan’a başbakanlık yolunu tereyağından kıl çeker gibi açabileceği" kanısında.
‘Bu formüller var. Fakat zamanından önce tartışılırsa orasından burasından çekiştirilir, yıpratılır’ diyor.
Peki ne zaman tartışma gündemine getirecek?
Takvimi şöyle:
"Önce...
1- Dokunulmazlığın sadece kürsü coğrafyasıyla sınırlı kalması, yani sadece yasama görevini kapsaması.
Adi suçlarda yargı sürecinin işlemesi önünden dokunulmazlık zırhının çekilmesi.
2- Madem 5 dönemdir hiçbir genel seçim 5 yılın sonunda yapılmadı. O halde 4 yılda bir yapılması."
Eğer bu ilkelerde anlaşılırsa, ideolojik suçları milletvekili seçilmeye engel olarak düzenleyen Anayasa’nın 76. maddesinde değişiklikle Erdoğan’a çözüm formülü gündeme gelecek.
Baykal’ın deyimiyle tereyağından kıl çekercesine gerçekleşecek formül bir yana, bazı olasılıklar görülüyor. Örneğin Anayasa’nın 76. madde değişikliği kasım sonlarında gerçekleşebilir.
Erdoğan fiilen hükümeti yönetebilecek başbakan yardımcısı olarak hükümette yer alır. Seçim süresi 4 yıla inmiş olacağı için "genel seçimlerin üzerinden 30 ay geçmeden ve ilk genel seçime 1 yıl kaladan itibaren ara seçim yapılamayacağı" hükmü de değişebilir.
Çünkü bu takvim 5 yıllık dönem için öngörülmüştü.
4 yıllık dönem için ara seçim takvimi de değişebilir. Örneğin 30 ay yerine, "seçimleri izleyen 1 yıl içinde ara seçim yapılması" öngörülür. Erdoğan 11 ay başbakan yardımcılığı yaptıktan sonra başbakan olabilir.
Demirel de 1965’te bu yol haritasından başbakanlığa yürümüştü.
Partisini tek başına iktidara taşımış bir liderin seçilememesi ve başbakan yapılmaması demokrasinin özüne aykırıdır.
Üstelik ortada hukuki bir çarpıklık da var. Çünkü aynı kanunlar aynı yargı tarafından Hasan Celal Güzel’e seçilme yolunu açmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’a kapatmıştır.
O halde bu çarpıklığın giderilmesi de hukuk devleti gereğidir.
Böyle bir çözümün Türkiye için genel yararları var.
Hükümetin dışarıdan yönetimi için herkes kaygılı değil mi?
Dış politikada Kıbrıs ve Irak gibi dar boğazların eşiğindeyiz.
AB için yaşamsal önemdeki düzenlemelerin en geç 1 ay içinde tamamlanması gerekiyor.
Ekonomi bıçak sırtında.
O halde yarım porsiyon hükümet edilmez.
Buna karşılık sanıyorum başka düşünceler de var.
1- AKP tek başına iktidar olacağı için "ne yapayım, ortağım engelledi" gibi bir mazeretin arkasına gizlenemeyecektir. Artılar da eksiler de tamamen AKP’nin defterine yazılacaktır.
Fakat AKP başkanı hükümet dışında kalırsa bu kez "liderimiz engellendi" gerekçesi öne sürülebilir.
O halde iktidar, lideriyle ve partisiyle eksiksiz olmalıdır.
2- İktidarın yıpranma katsayısı diye bir kavram vardır. Başarı katsayısı gibi yıpranma katsayısı da AKP için olduğu kadar Erdoğan için de işlemelidir.
3- Adi suçlarda dokunulmazlıkların kalkması koşulu da daha önce açılmış olan dava dosyalarının rafa kalkmamasını sağlayacaktır.
4- Seçim dönemi 4 yıla indirilince, yeni cumhurbaşkanını bu Meclis seçmeyecektir. İktidar partisi ve cumhurbaşkanının aynı siyasi çizgide buluşması ve böylece kuvvet dengesinde bozulma önlenebilecektir. Yeni seçim ile bu olasığın önleneceği bir Meclis yasası oluşacaktır.
Buna karşılık AKP yeterli çoğunluğa sahip olduğu gerekçesiyle Anayasa’yı değiştirmeye karar verebilir. Bu oylama Meclis’ten de geçebilir.
Ama Cumhurbaşkanı, değil 362 ya da 367, 500 oyla geçse bile bu değişikliği referanduma götürebilir.
İşte ondan sonra referandum kampanyalarıyla kaybolacak zamanı düşünmek bile kabus.
Altın değerinde ilk aylar, bir kişi için yapılan referandumun iç siyaset fırtınalarında kurumuş yapraklar gibi savrulur.