Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Juventus - Galatasaray maçından, medyaya yansımamış birkaç görüntü yansıtayım...
Maç öncesi, emniyet güçleri, tekerlekli bir kötürüm sandalyesine el koyuyorlar.
Sandalyenin lastikleri, patlayıcı madde dolu.
Juventus'un bulunduğu otobüs geçerken, bu tekerlekli sandalye, önüne itilip patlatılacakmış.
Gene, emniyet birimleri, iki intihar eylemine de el koyuyor.
PKK'lı İki genç kız, vücutlarına bomba sarılı olarak, otobüsün önünde ve arkasında patlamalar yaparak, hem kendilerini hem otobüsteki 35 Juventuslu'yu havaya uçurmayı planlamışlar.
Eylem, otobüs Ali Sami Yen Stadı'na geldiğinde olacakmış.
Ayrıca...
Gene, Juventus'a eylem koyacağı saptanan 15 PKK'lı da gözaltına alınmış.
Bunları, Galatasaray yönetiminden dehşetle dinledim.
Şöyle diyorlardı:
"Bizim polisin ve MİT'in müthiş bir haberalma gücü var.
Böylesine iyi planlanmış eylemleri, tek tek saptadılar.
Hepsini etkisiz hale getirdiler.
Bize de, her eylemden sonra bilgi veriyorlardı.
Kendilerinden son derece emindiler.
'Hiç merakınız olmasın. Duruma kesinlikle hakimiz' güvencesini veriyorlardı."


Görüyorsunuz ki...
Juventus'a karşı mücadele, sadece yeşil sahada değildi.
Türkiye, Atatürk'ün deyimiyle, "Sath - ı müdafaa" yı başardı.
Meşin topun etrafında...
Daha öncesi...
Roma hükümetinin, Juventus yönetimine, "UEFA'ya başvurun. 'Can güvenliğimiz olmadığı için Türkiye'ye gitmek istemiyoruz. Başka bir sahada, mesela Malta'da seyircisiz oynayalım' deyin.
Böylece...
Tarafsız UEFA, bir futbol takımını bile Türkiye'ye göndermiyor.
Biz, Abdullah Öcalan'ı nasıl göndeririz?
Orada linç ederler" engellemesi karşısında...
Nihayet...
Emniyet, MİT ve Silahlı Kuvvetler'in güvenlik ağlarında...
Atletico Billbao'ya uzanan yol, böylesine dikenliydi.
Galatasaray'ın arkasına, bütün Türkiye'yi alarak aştığı engeller, kucakladığı başarılar, aslında Türkiye'nin, Avrupalı olmak mücadelesinin bir boyutudur.
Avrupa'da yapılan anketlerde, Galatasaray en çok tanınan takımlar arasında yer alıyor.
Sanatta, tıpta, siyaset dışı başka alanlarda da böyle başarı boyutlarına ihtiyacımız var.
İletişim ve bilgi çağında, kapalı kapılar, siyaset anahtarıyla değil, halk yığınlarının desteğini kazanan sempati odaklarıyla açılıyor.



Apo dramı ile başlayan ve Galatasaray'ı simge haline getiren Türkiye'nin kavgasında, Atletico Billbao maçı, eğer başarılı bir sonuç alırsak, önemli bir mevzi kazanımı olabilir.
Bu bağlamda, Galatasaray'ın ve genelde 3 büyüklerin futbol kökeninin "Ulusal onur" vasıflarına, birkaç satırla işaret edelim.
Galatasaray'ın ilk forma rengi, kırmızı - beyazdı.
Ali Sami Bey'in kızkardeşi
ile Asım Teyfik'in annesi tarafından dikilmişti.
Kırmızı ve beyazın ulusal renkler olması nedeniyle, daha sonra sarı - siyah renkler kullanılmış.
Ve sonunda, sarı - kırmızı benimsenmişti.
Galatasaray'da diğer takımlar gibi, yabancı güçlere bir tepki odağıydı.
İlk maçlarını da, Rumlar'a karşı oynamışlardı.
1912 - 1913 yıllarında, Balkan Savaşı ve hemen ardından gelen Birinci Dünya Savaşı'nda, pek çok Galatasaraylı futbolcu şehit oldu.
Örneğin...
Kafkas Cephesi'nde dövüşürken şehit olan Galatasaray kalecisi Robenson Ahmet.
Robenson Ahmet
şehit düştüğü sırada, göğsünde Galatasaray rozeti vardı.
Galatasaray, Türk futbolunu temsilen yurtdışına çıkan ilk takımımızdır.
Eylül 1911'
de, Macaristan'a gitti.
Takımda, takviye olarak Fenerbançeli Cavit'te vardı.
Bir Türk takımının yurtdışındaki ilk galibiyetini de Galatasaray aldı.
Bükreş Karması'nı, 20 Eylül 1911'de, 11 - 1 yendi.
Galatasaray'ın ikinci yurtdışı turnesi, 1921'de yapıldı.
Fenerbahçe'den Nedim Kaleci, Cafer Çağatay, Galip Kulaksızoğlu, Zeki Rıza Sporel, Bekir Refet ile Beşiktaş'tan Refik Osman Top takviye olarak alınmıştı.
Bu turnede, Bombacı Bekir olarak bilinen Bekir Refet, Karlsruhe Phonix Takımı'na transfer olmuştu. Almanya'ya yerleşmişti.
Bakınız...
Daha o zamandan, Türkiye dışarıya karşı omuz omuza verebiliyor...
Bütünleşiyor...
Tek bir yumruk oluyor...
Tıpkı dün gece, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı da dahil, bütün kulüp taraftarlarının, tümüyle Türkiye'nin, Galatasaray'ın arkasında yer almasıydı.
Ben Galatasaraylıyım, Milli Mücadele'ye katkıları nedeniyle, Atatürk'ün tuttuğu Fenerbahçe'ye... Balkan Savaşı'ndan sonra sahaya siyah formalarla çıkan Beşiktaş'a da içim titrer.
Her takımımızın, ayrı ve güzel öyküsü vardır.
Yarınlarda, gerektikçe, onların etrafında da kenetleniriz.
Dünkü yazımda, İSO yerine, İTO sehven yer almıştır.
Düzeltirim. G. C.




Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr