Yurtdışı geziden dün döndüm.
23 Nisan bayramını ancak bugünkü yazımla kutlayabiliyorum.
Sabah Kurtuluş Savaşı yıllarındaki “ilk Meclis’te” yapılan TV programını izledim.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek konuştu.
Etrafımda “seymenler... (Ankara efeleri)” Keşke o ilk Meclis sıralarında bütün tehlikelere göğüs gererek oturmuş olan, çoğunun hakkında İstanbul hükümetinin idam kararları bulunan milletvekilleri torunlarıyla yapılsaydı bu toplantı.
Onlar dedelerinden dinlediklerini anlatsalardı.
23 Nisan için çok daha anlamlı olurdu.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran o Meclis milletvekillerinin torunlarıyla böyle bir toplantı düzenlemiş ve TV programı olarak yayınlamıştım.
Ve programın yayınından 3 gün sonra 26 Nisan 1998’de o toplantıyı bu sütunda yazmıştım.
Aradan 17 yıl geçmiş.
Aşağıda o yazıyı yeniden yansıtıyorum.
........................
İzlemeyenler için belirteyim.
Perşembe gecesi DURUM programını 78 yıl önce ilk Meclis’in toplandığı binada yaptık. (O zamanlar Şeffaf Oda’ya henüz başlamamıştım. Kanal D’de haberlerden sonra “GÜNÜN YORUMU”nu ve haftada bir gece de “DURUM” adlı siyaset programım vardı.)
Diğer özel konukların yanı sıra ilginç bir “tarihi görüntüyü” ekrana getirdik.
Atatürk’le birlikte milli mücadeleyi gerçekleştiren “dedelerin” milletvekili sıralarında aynı isimleri taşıyan bu kez “torunları” oturdular.
İsmet İnönü’nün torunu İsmet İnönü.
Fethi Okyar’ın torunu Fethi Okyar.
İzzettin Çalışlar’ın torunu İzzettin Çalışlar.
Kazım Karabekir’in torunu Karabekir Akkoyunlu. (Küçük Karabekir erkek evladın değil kız evladın oğlu olduğu için dedesinin soyadını değil, soyadını ad olarak taşıyor.)
Nuri Conker’in torunu Nuri Conker.
Anılar galerisi
Hatırlatma bağlamında belirteyim:
İsmet İnönü’yü ayrıca anlatmaya gerek yok.
Fethi Okyar Atatürk’ün en güvendiği isimlerden biri. Okyar, Sofya Büyükelçisi iken İstanbul’da Mustafa Kemal’i bir punduna getirip yok etmek isteyenlere karşı O’nu kendi yanına Ataşemiliter (Kara Ateşesi) getirten isim. Cumhuriyet’in Başbakanı.
Atatürk’ün çok partili demokrasi denemesinde güvenerek Serbest Fıkra’yı kurdurduğu arkadaşı.
Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’in üniformasını çıkardığı günlerde İstanbul’un “tutuklayın” emrini dinlemeyen ve “Mustafa Kemal Paşam emrindeyim” diye selam çakan 15. Kolordu Komutanı.
O’nun bu yüce tavrı olmasaydı belki de bu topraklar hâlâ işgal altındaydı.
İslam’ı siyasette kullanmak isteyenler sonraları Karabekir’i bayrak edinmek istediler.
Oysa O gerçek bir laikti.
Eğer ilgi çekecek bir ayrıntıysa işaret edelim ki...
Yemeklerde şarap içerdi. Rakıyı sevmezdi.
Karabekir’in sadece adı Kara’ydı, kendisi bir aydındı. Gözleri de yeşildi.
İzzettin Çalışlar Paşa Atatürk’ün 1. Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarından silah arkadaşıydı.
Kurmay akademisini birincilikle bitirmişti.
Çanakkale’de düşman çekilirken Atatürk’ün yanındaydı.
Dürbünle birlikte izlediler.
Büyük taarruzda 1.Kolordu Komutanı’ydı.
Türk kadınının çağdaşlaştırılması, dini hurafelerden arındırılması, doğunun kalkındırılması konularında daha cephedeyken Atatürk’le uzun görüşmeleri olmuştu.
Mustafa Kemal O’na Rumeli şivesiyle “İzedin” diye hitap ederdi.
Nuri Conker, Çanakkale Conkbayırı Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanındaydı.
Mustafa Kemal’in kalbine şarapnel parçası isabet ettiğinde ve göğsündeki saat nedeniyle kurtulduğunda hemen yanı başındaydı.
Mustafa Kemal O’na eliyle “sus” işareti yapmıştı.
Ölünceye kadar Ata’ya bağlı kaldı. “Zabit ve Kumandan” kitabı ünlüdür.
Sıralardakİ heyecan
İşte bu 5 dedenin aynı adları taşıyan 5 torunu birinci Meclis’in sıralarında otururken heyecanlıydılar.
Tüylerinin ürperdiğini söyleyenler vardı.
Gururluydular.
İtiraf edeyim...
1968’de TRT’deki ilk deneme yayınlarıyla başlayan televizyon programlarımdan bu yana 30 yıldır en duygulandığım, en sevdiğim program buydu.
O sıralarda 78 yıl önce oturan dedeler, istila güçlerinin yani İngilizlerin, Yunanlıların Osmanlı Padişahı’nın idam fermanlarını boyunlarında taşıyorlardı.
“Asi” olarak ilan edilmişlerdi.
Türkiye’yi Atatürk’ün çizdiği Misak - ı Milli hudutları içinde tam bağımsız ve ülkesiyle, milletiyle bölünmez bir bütün olarak kurmayı kutsal amaç olarak yüreklerinde taşıyorlardı.
Ama...
78 yıl sonra tertemiz yüzlü, çağdaş giyimli, çağdaş kafalı her biri en az 2 yabancı dili çok iyi konuşan aralarından bazıları bu güzel anma günü için ABD’deki doktora çalışmalarından gelecek torunlarının aynı sıralarda oturacaklarını herhalde akıllarından geçirmemişlerdi.
Aynı salonda kahır yüklü yıllar geçmiştir. Zaman zaman uzaklardan Yunan topçu ateşinin sesleri duyulmuştur.
Umutların sonuna gelindiği olmuştur.
Ve o salonda 78 yıl sonra özgür, demokrat ve çağdaş Türkiye’nin gençleriyle birlikte neşe içinde Atatürk’ün sevdiği şarkıların söyleneceği hiç akıllarına gelir miydi?
Bu günün Türkiye manzaralarına bakarak hiç karamsar olmayalım.
Atatürk yattığı yerden yüreklerimize ve beyinlerimize sinmiş ilkeleriyle Türkiye’yi hâlâ yönetiyor.
Türkiye sorunlarını elbette aşacaktır.
Hiç kuşkum yok.