Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Samson Özararat için Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasının “proje mimarı” denebilir.
Eyüp Can, Hürriyet’te, onun 1993’te “Türkeş-Petrosyan görüşmesi”ni nasıl sağladığını yazdı.
Özararat, ODTÜ mezunu. Sol örgütlerde saf tutmuş, eylem koymuş. Bir süredir Erivan ve Paris’te yaşıyor. Türkiye’ye de sık sık geliyor.
Gayri resmi sıfatı “Ermenistan cumhurbaşkanları danışmanı...” Yani Ermenistan’da cumhurbaşkanları değişir, Samson Ararat’ın danışmanlığı kalıcıdır.

Türkeş ve Bahçeli

Gül ile Sarkisyan’ı buluşturan da o...
Özararat’a göre iki ülkede de geçmişte olduğu gibi şimdi de yakınlaşmaya karşı keskin odaklar var.
Ancak, koşullar, ulusların psikolojisi, büyük devletlerin bakışı ve zamanın ruhu normalleşme sürecini dayatıyor.
1990’lı yıllarda en çok Alparslan Türkeş’ten çekinilirmiş. Siyasetçilerin üzerinde “Türkeş karşı çıkar, milliyetçilerin oylarını kaybederiz” ipoteği varmış. Samson Özararat en zorundan başlamayı denemiş.
Hayrettir, Alparslan Türkeş’i son derece olumlu bulmuş.
Öyle şeyler dinlemiş ki, heyecanla sormuş: “Bunları en üst düzeyde bir görüşme sağlarsam, Bay Petrosyan’a da tekrarlar mısınız?”
Türkeş, “Elbette” cevabını vermiş.
Bir süre “gizli” tutulan Paris görüşmesi böyle gerçekleşmiş.
Şimdi, MHP’nin başında, Alparslan Türkeş’in koltuğunda Devlet Bahçeli oturuyor.
Ve Ermenistan açılımının en keskin muhalifi de o.
Söylemini paylaşmasak ve üslubunu eleştirsek de özgür iradesinin sonucu olan fikirlerine saygı gösterilmesi gerekir.
Ancak, Alparslan Türkeş’in daha 16 yıl önce, Ermenistan açılımına temel taşı koyması 2009 MHP’si için de referans olamaz mı?
Türkiye’de milliyetçiliğin simgesi MHP’yi büyük parti yapan liderdir Alparslan Türkeş.
Doruğa bedelini ödeyerek tırmanmıştır. Gençliğinde “tabutluk” diye anılan ve bir kişinin ayakta günler ve geceler geçirdiği “tabut” ölçülerindeki daracık hücrelere tıkılmıştır. Çok daha ileriki yaşlarda da hapis yatmıştır. İki kez sürgüne gönderilmiştir. Siyaset yapmak ve seçilme hakkından mahrum bırakılmıştır.
Bütün bunların nedeni milliyetçi görüşleri ve siyasetidir. İşte böyle bir yaşam çizgisinde siyaset yapan Türkeş’in bile, “Ermenistan’la ilişkilerin normale dönüşmesi” için olumlu tavrı iyi değerlendirilmeli.

UZAN’IN ŞARAP KAVI

Türkeş ve Bahçeli

Cem Uzan Fransa’ya “siyasi iltica” için başvurmuş. Ailenin başına gelenlerde siyasetin parmak izlerinin olmadığını kim söyleyebilir ki...
İyi saatte olsunların gazabı bilinmeyen şey değil.
Medyada, Cem Uzan’ın Fransa haberlerine, başlıklarda “Petrus şaraplarının da bulunduğu kavı” eşlik ediyor.
Cem’den bir zamanlar dinlediğim o meşhur şarap kavı anısını yazmamış, kimseyle de paylaşmamıştım.
Ama artık sakıncası kalmadı, otosansürümü kaldırıyorum.
Malum hikâyeyi uzun uzun tekrar anlatmayayım.
Evlerinin basıldığı, her şeye el konulduğu gün, kardeşi Hakan Uzan’ın abisi kadar zengin şarap kavı da “devletleştiriliyor.”
Çünkü Hakan Uzan’ın bir özelliği, teknoloji tutkunu oluşu.
Kavındaki bütün şarap şişelerini yöresi, şato adı, yılı ile tek tek kaydetmiş.
O nedenle baskını yapanların işi kolay olmuş. Şarap şişesi etiketlerini çözmek, kaydetmek, zabıt tutmak için günlerce uğraşmak zorunda kalmadan, bu hazır listenin altına imzalar atılmış.
Cem Uzan’ın kavına gelince...
Binlerce şişenin ne kaydı var, ne sayısı belli.
Yabancı dilden etiketleri kayda geçirmek, zabıt haline getirmek için kava girmek kabir azabı.
Cem’e destek için orada bulunan bir ortak dostumuz, her şeyin zaptını tutan ilgililere “şarapların 8-10’u dışında neredeyse hepsinin sirkeleştiğini, değerinin kalmadığını, çoğunun da değersiz şaraplar olduğunu” söylemiş.
Orada olmadığım için doğruluğunu bilemem ama dinlediğime göre Cem Uzan’ın şarapları böylece kurtulmuş.
Chateau d’Yquem’ler, Petrus’lar ve daha pek çok değerli şaraptan oluşan Cem Uzan kavının öyküsü böyle...
Peki ya TMSF’nin satışa çıkardığı ve Uzanlara ait olduğu ilan edilen şaraplar?
Onlar, Hakan Uzan’ın bilgisayarında kayıtlı olanlar...
Tekrar edeyim... “Dinlediklerim gerçeği yansıtmıyor olabilir” ama bu haliyle bile haber değeri var.