Güneri Cıvaoğlu
Merhum
Alparslan Türkeş'in ekranlarda nehir gibi akan defin töreni görüntülerini izlerken düşündüm:
"27 Mayıs 1960 ihtilalini yapan Milli Birlik Komitesi'nin 38 üyesinden biriydi.
Neden sadece o, bu tarihi görüntünün sahibi?
Neden diğerleri değil?"
Türkeş'in büyüsü, yaşamının her döneminde, diğerlerinden farklı olmaktı.
Televizyonda akan nehrin kaynağına gidiyorum.
Anılarını okuyorum:
"........ İki inzibat erinin arasında, binanın alt katına doğru yol almaya başladık.
Bir hücre kapısı açıldı... Oraya kapatıldım.
Penceresi yoktu. Tepemde 15 mumluk (watt) bir ampul yanıyordu.
Beraberimde, portotif bir subay karyolası getirmiştim. Onu açıp, kurdum. Yatağım, bavulum ve ben...
Dört duvar arasına sıkıştırılmıştım."
Türkeş, Kıbrıs'tan anavatan
Türkiye'ye
11 yıl önce ayak bastığı semtte, yani
Tophane'de, şimdi
hücre cezası çekiyordu.
3 Haziran 1933'te
İtalyan bandıralı
Viyana gemisinden,
Türkeş, annesi - babası ve kızkardeşi ile birlikte
Tophane rıhtımına inmişti.
Şimdi, aynı
Tophane semtinde
Askeri Tutuk ve Cezaevi hücresine kapatılmıştı.
Adı önce
"Ali Aslan"dı.
Sonra sadece
"Aslan" olmuştu.
Ortaokul öğretmeni
Osman Zeki Bey tarafından
"Alpaslan" adını aldı.
Feyzullah iddiaları doğru değildir.
Suç iddiası
Turancılık'tı.
Bir süre hücrede yattıktan sonra, hastaneye gönderildi.
Oradan tabutluğa...
Sirkeci Sansaryan Han'daki tabutluğu şöyle anlatıyor:
"Beton duvarlara oyulmuş gibi yerlerdi. Tabut şeklindeydi.
Adeta duvarlardaki dikey oyuklardı.
Telefon kulübesinden çok küçük, ancak bir insan alacak kadar.
Duvarlarında demirden mengeneler ve prangalar vardı.
Tavan çok alçaktı. Bazılarının kapıları kapalı duruyordu.
İçeriden inleyen insanların sesi geliyordu.
İçeridekilerin kimi külçe gibi, kimi de üstüne abdest yapmış haldeydi."
Türkeş'ten istenen,
ihtilal yapmayı amaçlayan bir sağcı örgütün militanı olduğunu itiraf etmesidir.
Hücre ve tabutluk vız gelmiştir. Bu itirafı
Türkeş'ten söküp, aldırtamamıştır.
Türkeş, bu kez tırnağının sökülüşünü anlatıyor:
"Acımasızca, parmaklarımdan birini yakalayıp, tırnağımı çektiler.
Aslında, ben o görevlilere acıyordum.
Yönetim, bizi faşitlikle suçluyor ama, tüm faşizan yöntemleri kendileri kullanıyordu.
İçimden - bu da geçer yahu - diyordum.
.......
Emniyet Müdürü ansızın kapıyı açtı. İçerideki manzarayı gördü.
Ardından, bir sağlık görevlisini yanıma getirdiler.
Kanayan parmağımı ilaçladılar. Sardılar."
Türkeş'i yoğuran ve oluşturan, elbette sadece cesareti, tahammülü, karşılaştığı şiddet değildi.
Güçlü sezileri ile beslenen inançlarıydı.
Örneğin...
Daha
1944'te... Mahkemede
"Türk Birliği" tartışması yapılırken,
Türkeş, mahkeme başkanı hakime şöyle diyor:
"Efendim mesela, 1917'de olduğu gibi, 1965'te veya 1990'da, Rusya'da bir ihtilal zuhur edebilir.
O zamana kadar, Türkiye, harp endüstrisi bakımından da, ilim ve irfan bakımından da ilerlemiş bulunur...
Türkiye'nin de yardımı ile esir Türk devletlerinin birliğine doğru da yönelinebilir.
İşte fırsat budur."
Türkeş'in
Turancılık'ı,
Türk Birliği ideali tartışılabilir.
Ancak,
Sovyetler Birliği'nin çözüleceği ve
Sovyetler Birliği egemenliği altındaki
Türk Devletleri'nin serbest kalacağı tarih için
öngörüsündeki isabet, çok dikkat çekicidir.
Masamda bir taş var.
Üzeri damgalı... İki
Berlin'i birbirinden ayıran duvardan koparılmış.
9.11.1989 tarihini taşıyor.
Sovyetler Birliği'nin fiili çöküşü,
1989'un sonu.
Ve dikkat ediniz...
Türkeş, Turancılık'tan yargılanırken,
Sovyetler Birliği'nin çöküş tarihi olarak
1990'ı telafuz etmiş.
Kişileri liderliğe taşıyan, doğasındaki bazı üstün yeteneklerdir.
Bunlar, onları diğerlerinden ayıran üstün özelliklerdir.
İşte bunlardan çok ilginç bir örneği size yansıttım.
Ancak, gerçekten inananlar inandırıcı olabilir.
Kızlarının adlarına bakıyorum...
Ayzıt... Göktürkler'de fazilet ve güzellik ilahesi...
Umay... Göktürkler'de fazilet ve şefkat meleği.
Sevenbige... Kazan'da hükümdarlık yapmış, yüksek ahlaklı bir bayanın ismi.
Selcen... Dede Korkut hikayelerindeki
Selcen Hatun'dan geliyor. Anlamı, hamaratlık, güzellik ve fazilet.
Oğlu
Tuğrul da, adını
Türk büyüklerinden almış.
Bunlar sadece örnekler.
Köklü inancıyla yarattığı karizması, dalga dalga inanan kitleler yaratmış.
Yaşamının daha sonraki bölümlerinde de, karizmanın ilmik ilmik dokunuşunu görüyorsunuz.
Türkeş'in elbette yanlışları da olmuştur.
Hem de, küçümsenmeyecek yanlışları...
Ancak... İnsan ömrü, bir kronolojidir. Son yılları özellikle önemlidir.
Çünkü, nihai formasyonu ve sentezi yansıtır.
Türkeş, son yıllarında bir siyaset bilgesiydi.
Allah rahmet eylesin.
Yazara Emailcivaoglu@milliyet.com.tr