Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İstanbul Şartı'nın değerini iyi anlamak için biraz geçmişe, başımız eğik imzaladığımız anlaşmalara uzanalım...
Tarih 3 Mart 1878.
Rus orduları, Yeşilköy'e - o zamanki adıyla Ayastefanos'a - dayanmış bulunmakta.
Osmanlı, Rusya ile Ayastefanos Anlaşması'nı imzalamak zorunda kalıyor.
Anlaşmaya göre...
Karadağ, Sırbistan ve Romanya'nın bağımsızlığı tanınıyordu.
Rusya, batıda Niş, G. Besarabya ve Dobruca'yı, doğuda Kars, Ardahan, Eleşkirt ve Bayezit'i alıyordu.
Bulgaristan ve Bosna - Hersek'e de özerklik tanınıyordu.
Bir başka utanç belgesi...
30 Ekim 1918'de savaşta yenilen Osmanlı Devleti, itilaf devletleri ile Mondros Mütarekesi'ni imzalamıştı.
Ülke, fiili ve hukuki bir işgale uğruyordu.
Ordu, derhal terhis edilecekti.
Limanlar, tüm telsiz, telgraf ve kablo istasyonları işgal kuvvetlerine verilecekti.
İtilaf devletleri yüksek komiserleri, İstanbul'da yönetimi ele alıyorlardı.
Bu kez başımız dik imzaladığımız ve küresel barış, insan hakları, demokrasi gibi yüksek değerleri güvenceye alan İstanbul Şartı, bir bakıma Türkiye'nin tarihle yeniden hesaplaşması, kendini yeniden kanıtlamasıdır.

Tanıtım momentumu

Şimdi AGİT Konferansı'nı, ardından diğer değerlendirmeleri yapalım.
1- TANITIM:
AB'ye tam üyeliğe adaylığımızın görüşüleceği Helsinki Konferansı'nın hemen öncesinde, bundan daha güzel bir tanıtım kampanyası gerçekleşemezdi.
Konusu, konukları, içeriği ile momentum yakalanmıştır.
Türkiye için oy kullanacak ülkeler, en üst düzeyde gözlemlerde bulunmuşlardır.
Türkiye'deki gazeteleri, televizyonları, demokratik kitle örgütlerini, özgürlükleri, önyargı mercekleri ile değil, gerçekçi boyutlarıyla saptama olanağını bulmuşlardır.

Sınır tanımayan değerler

2- İNSANLIK SINIRI:
Bildiride Çeçenistan'a bir gözlem heyetinin gönderilmesi maddesinin yer alması ve Rusya'nın bunu kabulü bir dönüm noktasıdır.
İnsan haklarının ve özgürlüklerinin sınırı olamayacağının belgelenişidir.
Demirel'in gazetemizde yer alan "hiçbir ülke, 'bu olay benim iç işimdir' diyemez" söylemi de bu gerçeğin bir kanıtıdır.
O nedenle...
Bütün ülkeler, demokrasi, insan hakları, azınlık kültürleri gibi konularda kendi ödevlerini özenle yapmak zorundadırlar.
Ancak...
Terörizme karşı ülkelerin bütünlükleri için meşru savunma haklarıyla bu konuyu karıştırmamak gerek.

Portreler

- Adı, sadece Monica ile anılırken, ABD Başkanı Clinton, bambaşka bir imaj çizdi.
TBMM'deki konuşması, AGİT Konferansı'nda Yeltsin'e ağırlıklı cevabı, deprem bölgesindeki sevecenliği, gençliği, karizması, doğallığı, çağımızın lider tanımlamasına bir model oluşturuyordu.
- Ruhsal gelgitlerin adamı Yeltsin ise, bir süper büyük ülkeyi taşıyamayacak görüntüler veriyordu.
AKKA diye bilinen silah indirimi anlaşmasında Yeltsin'li Rusya'ya güvensizlik dikkati çekmekte.
Rusya, hala Kafkaslar'da enerji kaynaklarına uzanan egemenlik için birkaç bin tank ve topu etkili görmek yanılgısında.
Piyasa ekonomisini hala kavrayamamış.
Kuvvete dayalı imparatorluk zihniyetinden sıyrılamamış.
- Demirel, konferansın mimarıydı.
Yıllar önce Karadeniz İşbirliği Konferansı'nda Türkiye'yi Başbakan'ın temsil etmesi gereğini savunmuştu.
Devrin Cumhurbaşkanı Özal, konferansı terk etmişti.
Ama...
Bu kez konferansta Türkiye'nin egemen figürü Başbakan Ecevit değil Cumhurbaşkanı Demirel'di.
Fiili yarı başkanlık sistemini vitrine koymuştu.
Öte yandan...
- Bu organizasyonun başarıyla gerçekleşmesini sağlayan Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Dışişleri de kutlanmalıdır.
Ve nihayet Türkiye, bütün bunları, deprem yaralarını sararken, deprem kabusunu yaşarken ve hatta depremlerle sarsılırken yapabilmiştir.
Bu bir saygınlık katsayısıdır.
Olumlu ortamın Helsinki'de de beklenen sonuca ulaşması dileğiyle...


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr