Ankara’da 5 yılı aşkın süre AB büyükelçiliğini yapan ve izlenimlerini “Türkiye Nereye Gidiyor” başlığıyla kitaplaştıran Marc Pierini’den zihnime yazdığım notlarla devam...
......................
Türkiye Dışişleri Bakanlığı telefonlarında “bekleme müziği”nin “Mozart’ın Türk Marşı” olduğunu yazıyor.
Bunu Türkiye’nin batıya açık yüzünün bir simgesel ifadesi olarak yorumluyor.
Keşke AB’nin müziği “Beethoven’in Neşeye Övgüsü” olsaydı diye düşünmüş.
Bu da “simgesel” bir ifade.
İktidarın yeniden AB’ye odaklanması dileğini yansıtıyor.
.....................
Türkiye’deki törenlerin “abartılı ciddiyeti” için de gözlemleri var.
Prova da yapılıyormuş.
Yabancı ziyaretçinin tören kıtası önünde yürüdükten sonra durup -defalarca tekrardan sonra ezberlediği- Türkçe “merhaba asker” diye seslenişi...
Ve anında bütün kıtanın bir ağızdan “sağol” diye hançerelerinin bütün gücüyle haykırdıklarında irkilirlermiş.
AB’nin “Cumhurbaşkanı” denebilecek komisyon başkanı böyle bir “gök gürültüsü” gibi “sağol” patlaması ile birlikte müthiş korkmuş.
Anıtkabir’e çelenk koyma törenlerini de buna örnek gösteriyor.
.....................
Ankara’daki ofisinde kadınlar çoğunluktaymış.
Çünkü devlet dairelerinde erkeklere öncelik veriliyormuş.
Nitelikli personel arayışına uygun çok sayıda vasıflı kadın kolayca bulunabiliyormuş.
.....................
Söz kadından açıldığına göre devam...
Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” Büyükelçi Marc Pierini’nin sosyal gözlem referanslarından biri.
Hani o “esmer kadını saçını sarıya boyatır olur sarışın Türk kadını” söylemi gibi bir durum.
Büyükelçi bu durumu Orhan Pamuk’un satırlarıyla tablo gibi çiziyor.
Ancak...
Amacı...
Mizah değil, Türkiye insanının özellikle beyaz Türklerin Avrupalılığa eğilimini ortaya koyan sosyal tahlil.
.................
Başörtüsü konusuna da eğilmiş.
Askerlerin eşleriyle geldikleri ama eşleri başörtülü olduğu için davete iktidar mensuplarının yalnız katıldıkları gecelerden ilginç bir gözlem.
Askerler müzikle birlikte eşlerini dansa kaldırırlar.
İktidar mensupları ise seyrederler.
Büyükelçi burada biraz da “askeri vesayete” gönderme yapıyor.
Bununla beraber “askeri vesayetin son yıllarda Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar kadroları tarafından noktalandığına, geride bırakıldığına” işaret ediyor.
.....................
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan “yorulmayı bilmeyen” diye bahsetmiş.
Onun “Derin Strateji” kitabına göndermeler yaparak Türk dış politikasına uygulamaya çalıştığını vurguluyor.
Ama...
“Başarı notu” konusunda çok da cömert değil.
“Yeni Osmanlı” yakıştırmalarına değinmiş.
Bunun yerine Davutoğlu’nun bölge ülkeleriyle “eşitlik” ilkesine dayalı yaklaşılmasını büyükelçilere bildirdiğini yazıyor.
.....................
ABD, AB ve NATO’da Türkiye’nin bazı soru işaretleri çizdiği görüşünde.
Zaman zaman geleneksel bağı olan batı ile örtüşmeyen “Ankara tavırlarına” işaret ediyor.
Örneğin...
Libya’ya NATO müdahalesi için önceleri olumsuz tavrı...
Mursi ile yaklaşması...
Hatta Mursi döneminde “Kahire-Anakara ekseninden” bile söz etmesi.
Medya özgürlüğünün liberal kalkınma için en önemli koşul olduğunun hatırlatılması gereği...
.....................
AK Parti’nin kendi iktidarı için “muhafazakar demokrat” dediğini ancak kendisinin “dini muhafazakar eğilim olarak adlandırdığı” mesajını da veriyor.
Türkiye’nin mutlaka bütün partilerin katılımıyla birleştirici bir çağdaş demokrasi için yeni Anayasa yapmasını hayati buluyor.
Çünkü...
Kutuplaşmalar, çok parçalı ayrışmalar ancak böyle bir
yeni Anayasa’yla sağlanabilir.