Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



İstanbul'da, Musevi koşullarına göre kesilmiş et satan (koşer) iki kasap dükkanı varmış.
Bunlardan radikal Musevilerin tercih ettikleri dükkân bir Müslümana aitmiş. Hem de İslamı tam yaşayan Müslüman bir aileye...
"Teröristler neden Türkiye'yi hedef aldı" başlıklı bir yazıda bu ayrıntı, Musevi yurttaşların, Türkiye ile bütünleşmeleri ve dinlerarası hoşgörünün simgesel göstergesi bir laik Türkiye klasiği olarak yer almakta. (Marianne; 24 - 30 Kasım 2003... Sayfa; 22, 23, 24, 25.)

Anadolulu Yunan Musevileri
Bu kültürün kökleri, tarihin derinliklerine uzanıyor.
"Teröristler neden Türkiye'yi hedef aldı?" Sorusuna yanıt vermeyi amaçlayan yazıdan bazı satırları ve mesajları yansıtıyorum:
........
Halkının çoğunluğu İslam olan tüm ülkeler arasında, en fazla Musevi Türkiye'de yaşar. 38 bin Safarad ve Eşkinaz, 1000 kadar Karait, XVI. yüzyılda İslam'ı kabul eden ama kendilerine göre bir ibadette bulunan ve "dönme" diye adlandırılanlar.
.......
Anadolu'da Musevi izleri, milattan önce III. yüzyıla uzanır.
Eski Yunan kentlerinde sinagoglar vardı.
Yunanlı entelektüeller arasında Museviliği seçenler olmuştu.
Bazı kıyımlar yapılsa da Bizans döneminde, Anadolu Yahudileri varlıklarını sürdürdüler.
Anadolu'da asıl güvenlikleri 1453'te İstanbul'un Türkler tarafından fethiyle başlar.
Sayısal varlıklarının altın yılları ise, XVI. yüzyıldır.
.......

Sultan Süleyman'ın Musevi danışmanı
XV. yüzyılın sonlarında İspanya ve Portekiz'de Hıristiyanların, diğer dinlerden olanlara kıyımı ve sınır dışı etme süreci başlamıştı.
On binlerce Musevi, Selanik ve İstanbul'a, Ege'ye gelmişlerdi.
Ardından "Yeni Hıristiyanlar" denen "zorunlu Hıristiyan dönmeler" engizisyondan kaçarak XVI. yüzyılda dalga dalga Osmanlı topraklarına aktılar.
Beraberinde kültürlerini, servetlerini getirdiler. Ekonomiye katkıları oldu.
Rivayete göre sarayda "İspanya Kralı Ferdinand ve Kraliçe İsabelle neden bunları gönderdi, anlamıyoruz" denilmiş.
Bu gelen Musevilerden Banker Gracia Mendes'in yeğeni Josef Nasi'yi Sultan Süleyman, başdanışman yaptı. Ona, Naxos Adası Dükü unvanını verdi. Josef Nasi, sarayda öylesine etkiliydi ki Hıristiyanlığa zorla döndürülmüş Museviler, İtalya'nın Ancona kentinde yakılınca, bu kente ekonomik abluka uygulattı. (Mehmet Ali Ağca Ancona Cezaevi'nde yatmıştır.. G.C.) Papalık da bu katliamcı tavrı değiştirmek zorunda kaldı.
Osmanlı, Sultan Fermanı ile ülkedeki Musevi ve Hıristiyanlara eşit medeni ve politik haklar tanıyan ilk İslam devletidir.
.......
Balkan savaşından sonra Selanik'in Yunanistan'a geçmesiyle Osmanlı topraklarındaki Musevi sayısı azaldı. Ancak, 1920'li yılların başında, kominist rejimden kaçan Rus Yahudileri, İstanbul'a aktılar.
Sevr'le birlikte Musevilere azınlık hakları ve özel korunma statüsü de verildi. Fakat, onlar, bu ayrıcalıklı statüyü kullanmayı akıllarından geçirmediler. Türk kalmayı tercih ettiler.
Yeni ve modern - laik Türkiye kuruluşunda da Atatürk'ün yanında yer aldılar.
.......

Yok edilemez model
İşte yazıdan birkaç satır alıntı, bunlardı...
Böyle bir Türkiye, "İslam adına cihad iddiasındaki barbar eylemciler" için elbette yok edilmesi, hiç değilse çökertilmesi gereken hedeftir.
Onlara göre "Musevi ve Hıristiyanla İslam, bir arda yaşayamaz."
Oysa... Gene tarihe inelim...
Kudüs'te, kapısında "DÜNYA BARIŞ MERKEZİ" yazan tarihi bir bina vardır.
Giriş katındaki Hazret - i Süleyman'ın mezarı, Museviler için kutsaldır. İkinci kattaki salonda İsa Peygamber, 12 havarisiyle son yemeği yemiştir. Orada Hıristiyan ainleri söylenirken, binanın terasındaki camide ezan okunur.
Binlerce yılın dinlerarası barışını ve hoşgörüsünü güzelim Türkiye, öyle tek bir binada değil, köklü bir ulusla ve büyük bir devletle yansıtıyor.
Bu "son barbarları" da aşar.
Ne ilginç!.. Şu satırlar ve bazı demeçler "Batı, gerçek Türkiye'yi keşfetmek için, sanki felaketleri bekledi" diye düşündürtüyor.
.......
"Ramazan Bayramı'nın İslam âlemi ve tüm dünya insanlığı için hayırlı olmasını diliyorum."