Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İngiltere'nin "Avam Kamarası" diye anılan Meclisi'nde iktidar ve muhalefet partisi sıraları karşılıklıdır.
Yasama çalışmaları sırasında, gerginlikler yaşanması ve kılıçların çekilmesi olasılığına karşı, yüzyıllar öncesi aralarına birer kılıç mesafesi konulmuştu.
Bizde "kılıç mesafesi" bir yana, "yumruk aralığı(!)" bile yok.
Kürsü kuşatılıyor... Mikrofona el konulabiliyor...
Meclis çalışmaları, kaba kuvvetle durduruluyor.

DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun Parlamento'daki kavga sırasında yaşamını yitirmesi, bir yanlışlar dizisi dramı.
Şöyle ki...
- İçtüzüğün 68. maddesi, görüşmeler sırasında gerilimin çok artması halinde, "Başkanın, önce görüşmelere ara vermesini, Meclis yeniden toplandığında kargaşa ve gürültüler devam ediyorsa, bilemişimi kapatmasını" öngörür.
Başkan Ilıksoy, içtüzüğün bu açık ve net hükmüne karşın, bileşimi kapatmamış olmakla vahim yönetim yanlışı yapmıştır.

Üstelik, "bu yanlışlığın Meclis kürsüsünün tarafsızlığı ilkesine müdahaleden kaynaklandığı" izlenimleri nedeniyle, olay daha da düşündürücü...
Meclis'i yöneten DSP'li Başkan Ali Ilıksoy'a, DSP'li Milli Eğitim Bakanı'nın antetli kağıdında el yazısıyla bir not geliyor.
Şöyle yazılı:
"Ali, devam et. Okut, oylat"
Meclis Başkanlığı'
na talimat verebilecek hiçbir kişi ve makam yoktur.
Çünkü, Meclis Başkanı, kayıtsız şartsız millete ait olan egemenliğin simgesidir.
Millete ait yetki, kimsenin emrine verilemez.

İçtüzükte demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan muhalefet işlevini engelleyebilecek bir değişiklik girişimi, olayları tetiklemiştir.
Her madde için en az iki önerge verilerek 20 dakika söz hakkı olan muhalefet, neredeyse siliniyor.
Maddelerin ayrı ayrı oylanması da kaldırılıyor.
Bu tür çalışmalar, 300 - 500 maddelik temel yasalarda geçerlidir.
Temel yasalarda, maddeler için oylama ayrı ayrı değil, fasıl fasıl yapılır.
Ama... Birkaç maddelik yasalar için toptan oylama, Parlamento geleneklerine aykırıdır.

Son olayda Ilıksoy hatalı... İçtüzük değişikliği yanlış...
Tamam...
Ama, muhalefet milletvekillerinin kürsüyü sarmaları ve işgali... Zor kullanarak katibin elinden mikrofonu almaları... TBMM çalışmalarını durdurmaları...
Ya bunlar, "millet egemenliğinin kaba kuvvetle engellenmesi" demek değil mi?
Böyle olaylar ilk değil...
Örneğin Parlamento muhabirliği yıllarımda, Çetin Altan'ın linç edilmek istendiğine... Gökhan Evliyaoğlu'nun yerlerde sürüklendiğine... Sıtkı Ulay'ın kulağının yırtıldığına... Hatta silahların gösterildiğine tanık olmuştum.
Önceki gün de kavga çıkıyor. Yumruklaşmalar oluyor.
Ve MHP Milletvekili Cahit Tekelioğlu'ndan başına aldığı yumruklardan sonra, Fevzi Şıhanlıoğlu fenalık geçiriyor, ölüyor.
Siyaset açısından bu olay, Türkiye'deki görüntülerin üzerine tüy dikmiş ve "bir bu eksikti" dedirtmiştir.
Parlamento'nun saygınlığını aşındıran son dış müdahalelerden sonra, bir Meclis'teki kavga ve ölüm eksikti(!)...
Türkiye,
kendi doruklarında, kurumların birbirine karşı demeçleriyle sarsılırken, askerle iktidar, iktidarla Cumhurbaşkanlığı, Meclis'le Anayasa Mahkemesi kamuoyu önünde karşı karşıya gelirken ve dışarıdan kuşatılırken, bir de bu olay.
Türkiyem eyvah...