Güneri Cıvaoğlu
DYP Genel İdare Kurulu'nda,
Yalım Erez ile
Yıldırım Aktuna'nın kellelerini uçuracak
"karar tasarısı" hazırdı.
Bundan böyle isyana kalkışacak herkese
gözdağı veriliyordu.
Çiller'in istediği her kararı rahatça çıkarttı Genel İdare Kurulu,
Çarşamba gecesi de,
Erez'le
Aktuna'nın boyunlarına giyotin gibi inecekti.
Ne var ki...
"Baş isteyen" üç konuşmadan sonra, kuruculardan
İsmail Köse'nin de aralarında olduğu
6 DYP'liden öylesine tepkiler geldi ki...
Giyotin bıçağı, kimi kapıkulu cellatların elinde kaldı.
Çünkü...
Yalım Erez ve
Yıldırım Aktuna, DYP'nin geleneksel camiasından değillerdir.
Dışarıdan gelmişlerdir.
O nedenle, Genel İdare Kurulu'nda yalnız ve savunmasız kalacakları sanılıyordu.
Hesap edilemeyen şey,
"kuvvetin adil" kullanılması halinde desteklendiğidir...
Adil olmayan kuvvetin,
zalim bulunduğudur.
Karşısında, tepkilerin kendiliğinden oluştuğudur.
Kaldı ki...
Türk insanının doğasındaki bu duygusal tavrın yanı sıra,
Erez ve
Aktuna, DYP içindeki organize bir hareketle de, dayanışma halindedirler.
Bu hareketin
DYP'deki gerçek sarsıntıları,
28 Nisan'dan itibaren hissedilecektir.
Bayrama kadar askıda kalacak gibi görünen bunalım,
26 Nisan'dan itibaren kreşendo bir tırmanışa ve çözüm sürecine geçecektir.
26 Nisan Cumartesi günü, saat
10.30'da
Milli Güvenlik Kurulu, bir tarihi toplantı daha yapacaktır.
Orada,
2 ay önce alınan
18 maddelik kararların, dramatik muhasebesi yapılacaktır.
Herhalde, gereken ve beklenen pozitif mizan sonuçları, masaya konamayacaktır.
27 Nisan tarihini taşıyan gazetelerde, daha koyu bir bunalım tablosu yer alacaktır.
Televizyon ekranlarında da öyle...
Pazartesi gününden itibaren,
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin medya ve sivil kurumlarla
"brifing" adı altındaki diyaloğu başlayacaktır.
Heyecan ve gerilim yüklü bu diyalog - herhalde - kamuoyuna, iktidara ve siyaset dünyasına mesajlar taşıyacaktır.
Ordunun mesajlarını...
O mesajların siyaset gündeminde ilk sırayı alacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Sağduyunun son kırıntıları dahi, belki bu mesajlarla hareketlenebilir.
Özellikle
DYP'de, demokrasi içinde çözüm yollarının üretilmesi bağlamında bir hareketlenme ateşlenebilir.
Bakanlığın ya da grup üyeliğinin liderlere kapıkulluğu olmadığı inancını paylaşanların sayısı artabilir.
Bu arada sivil kurumlarla diyaloğun... Yani
Silahlı Kuvvetler'in vereceği brifinglerin, siyasi parti gruplarıyla sürmesi de mümkün.
Siyasetin nabzı, bu brifinglerde de atacaktır.
Öyle bir hafta ki...
Türkiye'nin sorumluluğunu taşıyan her kesimin katılımcı olabileceği ve her kesime tarih önünde tavır yükümlülüğü veren bir dizi siyasal etkinlik.
Sokaktaki vatandaştan, medyaya; sendikalardan, etkin derneklere... Ve milletvekillerinden, parti yönetimine kadar, çözüme katılımın... Pasif kalma halinde tarihi sorumluluk yükünün dağıtıldığı bir kritik zaman parantezi.
Bütün çözümlerin demokrasi içinde olmasına özen göstermeliyiz.
Ama...
Gerçek demokrasinin.
Yoksa...
Şekli demokrasi ile kudreti ele geçirenlerin, demokrasiyi özünde yok etmelerine seyirci kalmak değil.
Aslında...
Daha büyük bir tahribatla...
Gene de
Tansu Çiller, Genel İdare Kurulu'ndan
Yalım Erez ve
Yıldırım Aktuna'nın ihraçları kararını çıkarabilirdi belki.
Fakat... Onları hükümetten nasıl atabilecekti?
İstifa etmedikleri takdirde...
Azletmek için, gene
Cumhurbaşkanı'nın imzasına ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı Demirel'in imzasını hangi yüzle isteyeceklerdi?
Cumhurbaşkanı'nın
uyarı mektubuna rağmen,
Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel'i hukuka aykırı olarak görevden alanlar...
Cumhurbaşkanı imzasını - gereksiz - görenler...
Erez'i ve
Aktuna'yı hükümetten azletmek için
Demirel'in imza atmasını bekleyebilirler mi?
Hele o
Demirel ki...
Genelkurmay Başkanı ile birlikte kendisi, hukuken var olmayan yeni
Emniyet Genel Müdürü'nün ziyaret önerisini geri çevirmişler...
Aslında bu, hükümet iradesini geri çevirmektir.
Hukuksuzluğun yaraladığı hükümet iradesine tavırdır.
Çiller ve kurmayları,
Erez ve
Aktuna'nın kılına dokunamazlar.
Ama... Çözüm , şimdi adı siyaset kulislerinde dolaşanlardan çok, tek bir ismin alacağı son tavra bağlıdır.
Necmettin Cevheri'ye...
Cevheri, biri
tarih, diğeri
istikbal olan
Türkiye'nin gözleriyle karşı karşıyadır.
Artık, göz göze gelmelidir.
Yazara Emailcivaoglu@milliyet.com.tr