TÜRKİYE’nin sorunlarına iki tüy dikildi. Önce...
Şu “tüy dikmenin” nasıl bir şey olduğuna bir parantez açayım...
Krallık Fransa’sında tuvalet yoktu.
Hatta saraylarda bile.
Rivayet edilir ki, kral ya da kraliçe istediği yere çömelir fazlasını mermerlerin üzerine bırakırmış.
Saraydaki diğer “mavi kanlı” diye anılan asiller de onların yaptığını yaparlarmış.
Özellikle kadınlar uzun ve kabarık etekleri nedeniyle daha da avantajlı durumda olmaları nedeniyle zorluk çekmezlermiş.
Sarayın temizlik görevlileri mermerler üzerine bırakılmış mavi kan dışkılarını toplarmış.
Marie Antoniette, mermerlere bırakılan dışkıların arasında kendisine ait olanın üzerine peruğunu süsleyen tüylerden birini dikermiş.
SİZ FRANSIZ MISINIZ BE?
FRANSIZ Meclisi’nden kıytırık oy sayısıyla geçen ve özgür düşünceye/ifadeye pranga vuran kanun teklifi yasalaşma sürecinde tökezlemeye başlamıştı.
Fransız medyası “soykırımı inkâr edene ceza” öngören bu yasa teklifine karşı tavır oluşturdu.
Kanaat önderleri, sanatçılar, diğer aydınlar “tepki dalgasını” yükselttiler.
Bu gidişle, Meclis’te kabul edilen yasa teklifi belki de senatoda takılacaktı.
İşte tam bu duyarlı süreçte “Türk” oldukları iddiasıyla birileri, yasa teklifini veren Valerie Boyer’in bilgisayar şifresini kırdılar.
Bu kadın milletvekilini “ölümle” tehdit ettiler.
Ve...
Şimdi, bu kez de Fransa’da gazete sayfalarında, köşelerinde, TV ekranlarında bu “tehdit” haberi yankılanıyor.
Kanaat önderleri, sanatçılar, diğer aydınlar da bunu konuşuyor.
Rüzgâr birden yön değiştirdi.
Ters esmeye başladı.
Türkiye rüzgâra karşı oynayan kaleye itildi.
Al başına bela!..
Ya kaş yapayım derken göz çıkardılar ya da bu haltı yapanlar Fransız.
Öyle de olsa böyle de...
O halta ve üstündeki tüye bakan işaret parmağını Türkiye’ye uzatacak.