Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ARTE adlı TV Fransız TV kanalında bir belgesel dizi yayımlanmakta.
Konusu Arjantin'in çöküşü.
Başkent Buenes Aires'ten insan manzaraları çiziliyor...
Örneğin İspanya ve Fransa konsoloslukları önünde uzanan vize kuyrukları.
Arjantin nüfusunun çoğunluğunu bu iki ülkeden 100 yıl önce gelenler oluşturmakta.
Şimdi gerisin geriye, ülkelerine göç ediyorlar.
Belgeselde şöyle söyleşiler yer almakta:
"Lokantada başgarsonum. Yıllardır bu işi yaparım.
Herkesin cebinde para vardı.
Yer, içer eğlenirlerdi.
Her masa doluydu.
Buranın patronu ile aram açılsa dert değildi... 100 metre ötede bir başka lokantada iş bulurdum. Olmazsa birkaç yüz metre ötede...
Yani iş çoktu.
Şimdi lokantalara gelen yok. Masalar boş. İşsiz kaldım.
Şef garsonum ama bulaşıkçılığa razı oldum, gene aylardır iş bulamadım.
Çaresiz, Avrupa'ya göçeceğim."


Bir başka görüntü ve söyleşi:
Genç bir erkek ve eşi çocuklarıyla birlikte komşularına veda ediyorlar "Ev size emanet" diyorlar.
Kameraya erkek anlatıyor:
"Görüyorsunuz, bahçe içinde güzel bir ev bizimki. İşsiz kalınca satmak istedim. Kriz nedeniyle verdikleri para kulübe fiyatından bile aşağıydı.
Ortalık düzelir diye satmadım. Ama düzelmedi.
Sonra kulübe fiyatına bile razı oldum ama artık evime alıcı çıkmıyordu.
Birkaç değerli eşyamızı ailelerimize bıraktık. Gördüğünüz gibi kilitleyip gidiyoruz Avrupa'ya. Bakalım bir gün dönebilecek miyiz?"
En güzel evler, otomobiller üç kuruş on paraya gidiyor. O da alıcı bulunursa.

Böyle birçok örnek var.
Çiftçiden, hayvancılardan, fabrika sahiplerinden, bankalardan.
Sanki El Nino esmekte Arjantin üzerinde.
Tıpkı o dev hortum gibi ayakta hiçbir şey bırakmamakta.
Sadece sokaktaki vatandaşı değil... politikacıları da.
Kim bilir krizin ayak sesleri duyulmaya başladığında kimileri ne hesaplar yapmışlar, bunalımdan hangi çıkarları ummuşlardı.
Hepsi avuçlarını yalamışlar.
Dövizle, hisse senediyle oynayanlar... Siyasi bunalımlar ve sonra sanal pembe dünyalar yaratarak bunlardan borsa vurgunu yapanlar...
Sonunda görmüşlerdir ki... Banka hesapları donmuş, dövizleri pesoya çevrilmiş, borsa çökmüş...
Güvendikleri dağlara da kar yağmış.

Belgeselin kameraları İtalya'ya, İspanya'ya göçmüş olanlarla röportajları da yansıtıyor.
Kapağı Arjantin'den dışarı atabilmiş olanlar da bin pişman.
Geride bıraktıkları Arjantin'de fert başına milli gelir şu en kötü dönemde bile 7 bin 500 dolar (Türkiye rakamlarının yaklaşık 3 katı).
Ülkelerinde orta sınıfın mensuplarıyken, artık kırsalı istemeyen ve kentlere giden gençlerin boşalttıkları köylere yerleştirilmişler.
Irgatlık yapıyorlar.
İlçelerde, illerde de artık İspanyolların, İtalyanların yapmak istemedikleri ve Kuzey Afrikalı Müslüman göçmenlere verilen ağır işlerde çalıştırılıyorlar.
Göçmenler Arjantin'e geri göçü de düşünüyorlar ama göze alamıyorlar.
"Arjantin'de her şey belirsiz. Buralarda biz tükeniyoruz ama belki çocuklarımızın iyi yetişme ve güvenli yaşam şansı var" diyorlar.

Keşke bu belgesel bizim TV'ler de, özellikle TRT tarafından alınsa ve yayımlansa.
Herkese, hepimize ibret dersleri var.
Böyle El Nino kasırgası gibi esen krizlerde kimsenin gemisini kurtaran kaptan olamayacağı görülse.
IMF'den alınan her "ek destekten" sonra, sanki bütün sorunlar çözülmüş gibi siyasetçilerin popülist sorumsuzluklar kaynakları savurmaya başlayışlarının, birbirlerine girerek zaten yaralı güven ortamını çökertiklerinin faturasını görebilseler. Bankaların kendi ateşledikleri krizin kurbanları oluşlarını izleyebilseler.
Sokağa inenlerin yarattıkları dehşet tablosundan nasıl pişman olduklarının itiraflarını dinleyebilseler.
Bu TV dizisi için ARTE'ye belki sadece üç kuruş on para ödenecektir.
Ama...
Türkiye'ye yaşam sigortası kazandırılır.