Perşembe gecesi yayınlanan
DURUM programında, konuklarımızdan ikisi
- özellikle - ilginç bir rastlantıydı.
Biri, o dönemin kanlı baskınıyla yakalanan bir sol terör örgütünün kadın militanı
Dr. İlkay Demir.Diğeri,
12 Mart askeri muhtıra hükümetinin bakanı Prof. Türkan Akyol.
Arkadaşlarım ve ben, ikisi arasında elektrik kıvılcımları uçuşacağı kaygısındaydık.
Oysa...
Tam tersine, yılların demlediği iki olgun ruhun, iki insani değerin, birbirlerine hoşgörülü, bağışlayıcı hatta sevecen konuşmalarına tanık olduk.
Zaman ve değişim
İlkay Demir'in kanlı bir baskınla yakalanışını anımsıyorum.
Aradan, neredeyse
30 yıla yakın süre geçti.
İdam cezası istemiyle yargılanmıştı.
8 yıl hapis yattı.
12 Eylül'den sonra, yurtdışına kaçanlar arasındaydı.
Belçika'da, zaten
Türkiye'de yapmakta olduğu tıp eğitimini tamamladı.
Yıllarca doktorluk yaptı.
1990'lı yıllarda
Türkiye'ye döndü.
Doktorluk mesleğini sürdürürken, kendini, aynı zamanda insanlık için daha büyük amaçlı bir mücadeleye adadı.
AIDS'e Karşı Mücadele Örgütü'nde aktif görev aldı.
Zorunlu çalışma saatlerinin ötesini,
AIDS'li hastalara yardım için ayırdı.
Şimdi, aynı zamanda
Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin yöneticilerinden.
Genlerinde insanlığa hizmet var.
Siyasi yaşama, yanlış yöntemle, yani şiddet örgütleriyle başlaması, yanlışlık mı?
Belki kendi yanlışlığı, belki koşulların ve zamanın dayatması.
Fakat...
Uzun bir yolculuk yaptı.
Vardığı nokta, insani, demokratik, saygın... Hem de pek çok kişinin özlem duyduğu kadar manevi bir yükseklik.
Dr. Demir, "Bu yolculuğu sadece ben değil, koşullar, sosyal yapı... Kısaca, hepimiz birlikte yaptık" diyor.
Akyol'un yolculuğu
Türkan Akyol, Nihat Erim hükümetine, dışarıdan bakan olarak atanmıştı.
Türkiye'nin ilk kadın bakanıydı.
Ancak...
İddiaları,
Türkiye'ye çağdaş sıçramalar yaptıracak reformları gerçekleştirmekti.
Olamayacağını gördü.
Kendisi gibi düşünen
10 bakan arkadaşı ile birlikte, topluca istifa ettiler.
Dönemin sorumluluğunu paylaşmadılar.
Bununla beraber,
Türkan Akyol, tarihle ve kendiyle hesaplaşırken, o dönemi içine sindiremeyenlerden.
Daha sonra...
Saygınlığıyla milletvekili seçildi.
Türkiye'nin ilk kadın rektörü seçildi.
(Fakat, 1980'den sonra YÖK'ü içine sindiremediği için, o görevinden istifa etti.)
1990'lı yıllarda yeniden bakan oldu.
Türkiye'nin kadın sorunlarıyla ilgili ilk bakanı olarak, bu konuda örgütlenmeyi gerçekleştirdi.
Şimdi, doktor. ve öğretim üyesi olarak görevini sürdürüyor.
Yaklaşım
İşte bu iki kadın bir araya geldiler ve bakınız birbirlerine gülümserken,
Prof. Türkan Akyol ne söylüyordu:
"2 oğlum var.Biri 34, diğeri 39 yaşlarında.
İkisi de, tıp doktoru.
12 Mart hükümetinde çok kısa süreli bir bakanlık yapmış olmam, daha sonra istifama rağmen, çocuklarım tarafından adeta cezalandırıldı.
Bu ceza, 'benimle hiçbir zaman politika konuşmamaktı.'
O tutumlarını yıllarca sürdürdüler.Oysa...
Şiddetin her türlüsüne karşıydım. Nereden gelirse gelsin."
İlkay Demir, onu, içtenlikle gülümseyerek ve anlaşıyla destekleyerek dinliyordu.
Koluna girdi.
"Biz, sizi saygıyla izliyorduk.Sizin kişiliğinizi biliyoruz" dedi.
Düzeyli bir söyleşiye daldılar.
Şiddet örgütleri, devleti yönetenlerin bazı vahim yanlışlıkları, insani değerler, zaman, olgunlaşma süreci ve
demokrasi...
Demokrasi
Sonuçta...
En önemlisi, hem
Akyol'un hem
Demir'in, çoğulcu, demokratik, parlamenter sistem ortak paydasında buluşmuş olmalarıdır.
Biri, şiddet eylemleri kuran bir örgütün eski ve ünlü bir mensubu.
Şimdi,
ÖDP'nin yönetiminde.
Diğeri, komutanların muhtırasıyla devrilen bir hükümetin, gene ipleri komutanlarda olmak üzere kurulan hükümetinin bakanı.
Ama...
Bu parantez bile çok kısa sürmüş.
Demokrasiyi, meslek kariyerinde ve siyasette hep ilke edindiğini kanıtlamış.
İkisininde tıp doktoru olmaları, insanlığa hizmet verme konusundaki tercihlerinin belki de bir nedeni.
Ama...
Sadece onlar değil.
Gecenin bir konuğu da,
Varlık Yayınları tarafından yaşam kitabı
Haydutlar Kraliçesi adıyla yayınlanan
Hintli Parlamenter Phoolan Devi idi.
Daha
10 yaşında defalarca cinsel tecavüze uğrayan... Haydutlarının, toprak ağlarının yataklarında aşağılanan ve sonunda aşık olduğu bir haydutla birlikte çete başkanlığına gelen
Phoolan Devi, Hindistan'ın kadın
Robin Hood'u olarak anılmaya başlıyor.
Zenginden alıp, fakirlere dağıtıyor.
Çocukları, genç kızları kirleten erkekleri öldürüyor.
Sonunda,
11 yıl hapis yattıktan sonra milletvekili seçiliyor.
O gece,
Akyol ve Demir'i dinledikten sonra, kendisinin de uzun bir iç yolculuk yaptığını ve demokrasi çizgisini seçtiğini ve orada kalacağını söyledi.
İşte
3 öykü ile, demokrasinin her şeye rağmen güzelliği.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr