AB üyeliği, Kıbrıs ve Avrupa ordusu, bir trende arka arkaya üç vagon mu?.. Yoksa yan yana aynı doğrultuda gitmeleri gereken üç ayrı tren mi?
Yeni hükümetin politikası ve R. T. Erdoğan’ın "devekuşu gibi başımızı kuma gömmeyelim. Artık, kafamızı kaldırıp bu üçünün birbiriyle bağlantılarını görmeliyiz" söylemi eğer birincisi ise yanlış... O tren bir yere varamaz. Ama ikincisi ise gerçekçidir. Bu üç konunun yan yana üç tren gibi, aynı doğrultularda ilerlemeleri, aynı istasyonlarda durmaları, birbirlerini beklemeleri bir devlet stratejisidir.
Görüşmelerde, uluslararası forumlarda, sağlam ve tutarlı mantık dokusudur. Sınırların ötesindekilere de iyi izah edilebilir. Ama...
Tabii çok konuşarak, çok koşuşarak, makaslarda bu trenleri birbirine çarpıştırmak riski olduğu dikkate alınmalı.
Bu, ince ayarlı bir diplomasi trafiğidir.
Diplomasi "silahsız savaştır."
Hata kabul etmez.
O halde, Denktaş’ın da "Annan planını zemin alarak görüşmeleri başlatacağı" açıklaması ile birlikte Türkiye, üç treni birden kaldırmalı, 12 Aralık istasyonunda Kıbrıs’ın yanı sıra tam üyelik görüşme tarihi ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (Avrupa ordusu) için eşzamanlama gözetilmelidir.
Ama...
"Madem tam üyelik görüşme tarihi olmadı... O halde Kıbrıs da olmaz... AB ordusu için de neşeniz bilir, kullanırız vetomuzu" tavır koyuşu negatif tavırdır.
"Kaybet ve kaybettir" gibi bir eksiler üretimidir.
Ne Türkiye, ne KKTC insanında beklentiler budur.
Beklenti artık çözümdür.
Rahatlamaktır.
O halde "kaybet... kaybettir" yerine "kazan, kazandır" (Win Win) politikasıyla sonuç alınmalıdır.
Üç trenin eşzamanlı ilerleyişi, tarafların karşılıklı kazançlı olmaları sonucunu verir.
Fert başına milli geliri 15 bin doları bulan Yunanistan, 21 bin doları bulan Kıbrıs Rum kesimi AB’ye sancısız ve yumuşak geçiş için yakın zamanlara kadar değil telaffuz etmek, akıldan geçmeyen bir planı görüşmeye hazır olduklarını bildirdiler.
İlk kez KKTC’yi devlet olarak kabul eden, eşit siyasi statüyü öngören bir "çözüm"...
Bugün sahip oldukları BM üyesi devlet statüsü yerine, KKTC ile birlikte kurulacak yeni devletin, BM ve AB üyesi olmaları... Yunanistan ve yeni Kıbrıs devletinin, "Türkiye’nin AB üyeliğini veto etmeyecekleri, destekleyecekleri" taahhüdünün, yeni devlet anlaşmasında yer alması...
Elbette üzerinde tartışılması gereken dikenli maddeler de var ama genelde - yanılmıyorsak - bu metin, Türk tarafının elde edebileceğinin uç noktası gibi görünüyor.
Zaten saygın üniversitelerin akademisyenleri de ortak bildiri yayımlayarak bu saptamanın bilimsel referansını ortaya koydular.
KKTC ve Türkiye bununla birlikte diğer trenleri eşzamanlı ilerletmeliler.
Denktaş dünya siyasetçilerinin duayenidir.
Kimler gelmiş kimler geçmiştir... O hep kalıcı olmuştur. Avuç içi kadar ülkesini, en umutsuz süreçlerde bile ustalıkla yönetmiştir.
Eğer, bugün, şu öneriler paketi sunulmaktaysa, bunun arkasında Denktaş’ın, küçücük bir şişme botla gece karanlığında Kıbrıs’a gizlice girme cesaretinden toplumuna verdiği güvene, kararlı ve bilinçli politikasına kadar bir şerefli mazi vardır. Aynı şekilde, Ecevit’in Başbakanlığında ilk sınır ötesi harekâtla, bütün dünyayı karşımıza almak pahasına Kıbrıs’a ağırlığın konulmasıdır. Bu devlet politikasının ödünsüz sürdürülmesidir.
Türkiye, "ver kurtul" baskıları önünde eğilmemiştir. Ambargoları kırabilmiştir.
Ancak...
Bugünün olumlu koşullarına, o 28 yıllık dirençle gelindiği gibi, akılcı çözüme direniş kayıp sürecini başlatabilir.
Kazancın en yükseğini elde ettiğinde, masadan kalkmayı bilmek oyunun kuralıdır. Zamanlama ıskalandığında...
Üç tren bir yana tek treni bile kaçırmak da olası.
Demirel beğenmediği lider için "üç kazı güdemez" derdi... "Üç treni gütmek gerek."