Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

GAZETECİNİN dış gezilerde klasik bir yazı girişi vardır. Öyle başlayayım...
“Siz bu satırları okurken Paris’te olacağım.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katılacağı “Fransa’da Türk Mevsimi” bağlamındaki etkinlikleri izleyeceğim.
Sanıyorum en son 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in umre seyahatindeydim. Ondan sonra cumhurbaşkanı, başbakan, bakan gezilerine katılmadım.
Bunca yıl sonra Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün konuğu olarak özel uçakta yolculuk bir değişiklik...
Bu satırları yolculuk öncesi yazıyorum.
Gündemde önemli konular var.
Cumhurbaşkanı Gül’ün başlattığı “Kürt açılımı” ve “Biz çözmezsek dışarıdan çözmek isteyenler çıkabilir” anlamına çekilen algılamalarla oluşan tepkiler...
“Kürt açılımı” başlığının altının hâlâ boş olması...
“Ermeni açılımı” ve her iki ülkede, hatta Azerbaycan’da yaşanan zorluklar...
Öte yandan...
Bu gezinin konusu olan “Fransa’da Türk Mevsimi”, 200’ün üzerinde etkinlik planlamasıyla sürmekte ama her şey güllük gülistanlık değil. Proje kaç kez durma noktasına geldi, hangi çabalarla kurtarıldı bilindiği için Türkiye-Fransa ilişkilerindeki serinliğin ne ölçüde giderileceği de bir önemli soru...
Cumhurbaşkanı Gül, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Başbakan Fillon ve Senato Başkanı Larcher’le baş başa yemeklerde Fransa ile ilişkileri ve bunun AB çerçevesinde yerini konuşacak.
Başka etkinlikler de var.
Böyle gezilerde yoğun program nedeniyle iç politika konuşmak ancak uçakta mümkün olur.
Gidişte ve dönüşte ilginç söyleşilerin olacağını düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Gül, daha yolculuk başlamadan basın toplantısında ilk işaretleri verdi. Baykal’ın Damat Ferit suçlamasına, polemik yapmayacağını söyleyerek cevap verdi...
Ayrıca iddia edilen söylemin kendisine ait olmadığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın ise Bursa’daki maça gelmesi konusunda henüz kesinleşmiş bir durum olmadığını da belirtti.

Haberin Devamı

SABANCI MÜZESİ’NDE PARANIN NABZI
SALI gecesi İstanbul’da IMF’cilere aynı saatlerde 17 ayrı davet vardı.
“Casino kapitalizmi” söylemiyle yaşanmakta olan küresel krizin nedeni olarak çığırından çıkmış kapitalizm gösteriliyor. Böyle yakınanlar yoksa “Kongre eğleniyor” moduna mı geçmişti?
Bu yorum yüzeysel kalır.
Bütün uluslararası büyük ekonomik ve siyasal toplantılarda katılımcılar davetlerle ağırlanır.
Toplantıların resmi ortamında yüz yüze gelemeyenler bu davetlerde karşılaşır, söyleşirler.
Bir başka boyut da ev sahibi ülkenin kendini tanıtma olanağını bulması ve iyi izler bırakma şansını kullanabilmesidir.
Salı gecesi o 17 davetten -ve sanıyorum- en etkili olanındaydım.
Sabancı Korusu’ndaki Sabancı Müzesi’nde Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer ve eşi Haluk Dinçer kaliteli bir resepsiyona imza attı.
Gerek IMF’cilerden, gerek işadamlarından, bankacılardan, akademisyenlerden iyi bir profil çizilmişti.
Yeni Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve selefi Kemal Unakıtan, TMSF ve BDDK başkanları da oradaydılar.
Güler Sabancı, Erol Sabancı da Suzan Sabancı Dinçer’e destek verdiler.
Akbank’ın uluslararası değerde olan bilge ekonomistlerden oluşan bir danışma kurulu var.
Yılda 2 defa toplanırlar.
Genelde dünya ve özelde Türkiye ekonomisini, siyasal gelişmeleri, riskleri, yeni olanakları değerlendirirler.
Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Kemal Derviş de onlardan biri.

IMF’de açılımın adı var
GECE birkaç saat boyunca nabız tuttum.
Herkes aynı söylemde birleşmişti:
“Bir tür kumara dayalı küresel casino ekonomisi artık bitmiştir. Yeni bir ekonomik modele geçilecektir.” Bu da bir açılım.
Peki... Nasıl bir yeni ekonomik model?
İşte bunun cevabı henüz yok.
En iddialı olanlar bile bir “model tasarımı” çizdikten sonra hemen geri adım atıp “Ama bu tasarım da hayata geçirildiğinde şöyle şöyle riskler ortaya çıkacaktır” diyerek entelektüel kredibilitesini korumak için gard alıyor.
Durumu daha açık anlatabilecek güncel bir örnek vereyim... Sözü edilen “yeni küresel ekonomik model” bir bakıma bizdeki “Kürt açılımı” dosyasını andırıyor.
Her iki dosyanın da kapaklarında birer başlık var ama dosyanın içi henüz boş.
Her ikisi için de müsveddeler yazılıyor fakat “İşte budur” denilemiyor.
Hadisenin geneli bu.
Türkiye özelinde ise iki notum var:
1- IMF ile anlaşma sürprizi işaretlerini veren “havadaki aşk kokusunu” algıladım.
2- Sabancı Müzesi’ndeki davet, o gece için hazırlanmış, Boğaz’a bakan çadırın dekoru, sunulan lezzetler, müzik güzeldi. Ama...
Tarihi bir köşk ve ona yaslanan Picasso gibi değerlerin de sergilendiği müze de elbette Türkiye için önemli renkti.
Özellikle Avrupalılar -solcu olanları dahil- burjuva zevklerini severler.