Ama asıl önemlisi...AKP muhipleri ise, "AKP'nin alternatifi yok. Alternatifi olsa ABD daha da dirsek gösterirdi" diyorlar."Madem alternatifi yok, ABD daha uzunca süre bu yönetimle ilişkilerini iyi tutmak zorunda... O halde kaygı duyulacak bir şey yok" rahatlığındalar..........................Oysa...ABD'nin, "netameli" bir siyaset alışkanlığı ya da geleneği var; "birlikte yürümeyi artık istemediği hükümetleri demokratik yoldan yıpratmak, oylarını iyice aşağılara çekmek, başarısız ve yetersiz göstermek için" belden aşağı vuran yöntemler uygular.Gözden çıkardığı iktidarları, bu yöntemlerle artık seçim kazanamaz hale getirir.Ekonomisini bozar, iç güvenliğini, iç barışını kundaklar.Sosyal çalkantılar yaratır...Bu nedenle Türkiye'yi sarsabilecek olasılıklar böyle görmezlikten gelinemez.Satırlarımı kimse "şeamet tellallığı" gibi algılamasın.Tam tersine...Hepimiz aynı gemideyiz. Bu çalkantılarda gemi kayalıklara vurursa hepimiz kaybederiz.Kimse zil takıp oynamasın... Kimse de alternatifsiz olmanın güvencesiyle iktidara şakşak yapmasın.İktidarın da "Hamas muhabbeti" gibi fantezilerden vazgeçmesi gerektiğini artık görmesi gerekir...............................İsmet Paşa, büyük devletlerle sıkı fıkı dostluğu, "ayıyla yatağa girmeye" benzetirdi. "Severken bile pençesiyle kanatır" demişti.Sevmesi bile böyle...Ya düşmanlığı!..ABD'den gelen işaretler, söylemler İsmet Paşa'nın bu saptaması ışığında düşünülmeli. Elbette Türkiye ulusal yararlarının doğrultusunda politika üretecek ve uygulayacaktır. Buna kuşku yok.Fakat...Küresel kavramlar değişime uğradı. "Bağımsızlık" kavramının yerini "karşılıklı bağımlılık" ilkesi almakta.Türkiye de özellikle NATO üyeliğinden bu yana o ilkelerle ortak yol haritaları çizmekte. ABD ile ikili ilişkileri de o aynı yol haritasında zaman zaman "birlikte yolculuğu" gerektirmekte.Yolda sorunlar çıksa da, son 55 yıldır "yol ayrılığı" yaşanmıyor."Yol ayrımı olacağı" izlenimi alındığında ise gerilim yükseliyor.Yukarıdaki satırlarda yansıttığım "ABD'nin kötü alışkanlıkları" devreye girebiliyor. Sadece iktidarlar değil, bütün Türkiye, tüm insanlarımız acı çekebiliyor...............................Son 35 yılın askeri müdahaleleri arkasında "bu kötü alışkanlık" için kuşkular vardır.Hatta...Güçlü ve milletin oy çoğunluğuyla iktidara gelmiş partilerin yıpratılma sürecinde de aynı parmak izleri sezilir.Örneğin...Süleyman Demirel'in AP'si, 1969 seçimlerini yüzde 50'nin üzerinde oyla kazanmıştı, ama Sovyetler Birliği'yle ABD'nin canını sıkacak kadar yakınlaşması sigortaları attırdı. Türkiye, gençlik olayları ve siyasi terör kıskacına girdi.AP, karpuz gibi yarıldı ve içinden DP (Demokratik Parti) çıktı. AP artık birkaç oyluk pamuk ipliğine bağlı çoğunlukla zor ayakta duruyordu. İyice zayıflamıştı.1970'li yıllarda CHP yüzde 42 oyla büyük çıkış yaptı. Ecevit halkın gözdesiydi. "Karaoğlan" efsanesi oluşmuştu. Fakat o da "silah ambargosuna" kadar uzanan gerilim süreci sonucu ABD ile ipleri neredeyse kopardı. Terör tırmandı. Kan gövdeyi götürdü. Kahramanmaraş'ta, Çorum'da etnik ve yığınsal çatışmalar yaşandı. Ekonomi perişan hale geldi. İlk araseçimi Ecevit'in CHP'si tek milletvekili dahi çıkaramayarak yitirdi. Sonrası malum..................................."ABD gene aynı oyunu tezgâhlar, AKP'yi siler" falan demiyorum. Ama bu uğursuz oyunu da hiç sevmiyorum, yaşayalım istemiyorum.Birden pıtrak gibi yayılmaya başlayan PKK şiddet olaylarını gene geçmişten gelen kuşkuyla izliyorum. g.civaoglu@milliyet.com.tr ABD ile AKP arasından kara kedi geçti. Bu süreç "tekin" değildir. Kimileri memnun... "Biz gönderemedik, Coni göndersin" kafasındalar. Onlar tribündeler, yapacakları bir şey yok, geçiniz.